15 Şubat 2010 Pazartesi

canım arkadaşım

canım arakdaşım seni çoook seviyorum.benim gibi kilolarından muzdarip bir arkadaşımdan gelen e-posta:



Avustralya’da, bir spor salonunun camında bir reklam; zayıf ve bronz tenli bir kadın, hemen yanında şu yazıyor:


“Bu yaz, denizkızı mı olmak istersiniz, yoksa bir balina mı?


Afişteki mankenin fiziksel özelliklerinden çok uzak olan orta yaşlı bir kadın, spor salonunun reklamına sesli bir cevap veriyor:


İlgilenenlere duyurulur,

BALİNALAR ?

Balinaları arkadaşları asla yalnız bırakmazlar, yunuslar, deniz aslanları, meraklı insanlar..


Aktif bir cinsel yaşamları vardır, hamile kalır, sevimli bebek balinalar doğururlar.


Denizde yüzer, oynarlar. Polinezya adalarının mercan kayalıkları gibi muhteşem yerleri görme şansına sahiptirler.


Balinalar harika şarkı söylerler, CD’leri bile vardır.


Bazı insanlar dışında, onlara zarar vermek isteyecek tek bir varlık yoktur.
Dünyada herkesin sevdiği, koruduğu ve hayran kaldığı şahane hayvanlardır.


Denizkızı?


Öncelikle, denizkızı diye birşey yoktur.


Var olsalardı da kimlik karmaşası sebebiyle psikolog kapılarında sıra oluştururlardı. Balık mısın? İnsan mı?


Cinsel hayatları yoktur. Yanlarına yaklaşan erkekleri öldürüyorlar, nasıl olabilir ki? hem, iyice bir bakın, gerekli donanım nerede??


E, sonuç olarak çocukları da olmaz.


Zaten balık kokan bir kadını kim ister ki?


Sonuç?


Ben balina olmayı tercih ederim.


Medya sadece zayıf insanların güzel olduğunu savunuyor ama ben çocuklarımla dondurma yemeyi, beni heyecanlandıran adamla güzel bir akşam yemeğinde sohbet etmeyi, arkadaşlarımla çikolata paylaşmayı çok seviyorum.


Zamanla kilo alıyoruz; çünkü, kafamıza o kadar çok bilgi yüklüyoruz ki yer kalmıyor ve bedenimizin diğer bölümlerine yerleşmeye başlıyor. Yani, biz kilolu değiliz, inanılmaz kültürlü, eğitimli ve mutluyuz.


Bugünden itibaren, aynaya bakıp da kalçamı gördüğümde, şunu düşüneceğim:


“Allah’ım ne kadar da akıllıyım!”:)))))))))))))))

2 yorum: