22 Haziran 2012 Cuma

bugün cuma





aldım, verdim, ben seni yendim,


hayatımın bir haftasını daha bitirdim.


yenilen ben miyim yoksa hayat mı bilemedim.


böyle böyle geçecek ömrüm.


bu hayatı seçen gerçek ben miyim?


aldığım her nefeste tükenirken hayat,


varmak istediğim neresi ki bu yerdeyim?


nbk

20 Haziran 2012 Çarşamba

sabah içlenmesi



oğlum kırk günlük olduktan sonra annem izmir'e döndü. ben ve oğlum tek başımıza kaldık. hayatında kucağına hiç bebek almamış ben, doğru düzgün emmek istemeyen, gaz bombası bir bebekle tek başıma kaldım. eşim sık sık seyahate gidiyordu ve ben günlerce hiç kapı dışarı çıkmadan, tek bir insan yüzü bile görmeden bebeğimle birlikte zaman geçiriyordum. işte o zamanlarda oğlum kucağımda bu şarkıda onunla vals yapardım. pencereden dışarıyı seyreder dışarda gördüklerimi ona anlatırdım. amelie yalnız günlerimdeki tek arkadaşımdı.

18 Haziran 2012 Pazartesi

domatese güzelleme

bir taraftan kuru eriğimi kemirip, ağzımda emerek içindeki tüm şekerli, ekşi tatları dilimde hissetmeye çalışırken bir taraftan da öğlen yediğim hellim salatanın aşırı tuzlu hellimleri yüzünden içtiğim bardaklar dolusu suyun midemde yarattığı şişkinliğe rağmen akşam yemekte ne var acaba diye düşünmek çok güzel. çünkü annem evde ve hafta sonu pazardan aldığımız semizotu, taze fasulye, bezelye veya pancardan birini pişireceğine eminim. yanına da bol sirkeli güzel bir çoban salata yaptık mı değmeyin keyfime. dünyada domatesten daha güzel bir yiyecek olabilir mi? yaz kış her mevsim domates. serası, tarlası, her çeşidi kabulümdür. rengiyle, kokusuyla, damakta bıraktığı tadıyla, her türlü yemeğin yanına yakışması, tek başına elma gibi ısırıp tüketilmesi ya da her türlü yemeğe garnitür olmasıyla, salatanın vazgeçilmez tadı, damak çatlatan domates, seviyorum seni...



domates sevdam yukardaki fotoyu görünce coştu. ne güzel bir fikir değil mi?hiç kuşkonmaz yemedim, ama kuşkonmaz yerine mesela araya semizotu koysak da fena olmaz diye düşündüm. iri pembe domateslerden çok güzel olur, araya da mozeralla yerine köy peyniri koyabiliriz ya da sert keçi peyniri. karnım tok da galiba gözüm aç. :))

15 Haziran 2012 Cuma

sabır, sabır, ya sabır!!!



hımmmm sakin olmalıyım, derin derin nefes alıp vermeliyim, hımmmm....


yoksa ahyaaaak diyerek dalacağım koca beyin beyninin ortasına elimdeki baltayla.


bu erkek milletine ne oluyor da kızın anne babası ziyareti gelince birden frankeştayna dönüşüyorlar.

pazar günü izmir'den annem geldi. oğluşun tatilinde birlikte vakit geçirmek istemiş. annem geldiğinden beri sevgili eşim yine bir triplerde,olmadık şeylerden bana gücü yettiğince bağırıyor, tüm akşam face'te takılıyor, ibrahim tatlıses'ten yıkılmışım ben falan paylaşıyor. kendi kendine takılıyor işte. hani utanmasa çay falan koyunca şekerini neden karıştırmadın diye çemkirecek.



az önce evi aradım, bugün gün içinde eve uğramış, kendi ailesiyle olan çocukluk fotoğraflarını büyütüp, çerçeveletip salona asmış. zaten anne babasını her gün görüyor, aynı binada oturuyoruz. yılın her günü bir aradayız. her akşam birlikte yemek yiyoruz , ailesini özleme gibi bir zamanı hiç olmadı ve 10 yıldır evliyiz. niye durup dururken fotoğraf asma ihtiyacı duydu meraktayım.



psikolojik olarak sorunları var, var ama ben anlamıyorum. havsalam almıyor diye bir laf derdi babaannem işte ondan.

en iyisi alttan alıp hır gür çıkarmamak. istediği kavga gürültü çıksın, huzursuzluk olsun, sen annenler gelince değişiyorsun, şımarıyorsun desin. onu yapabilmek için sınırlarımı sonuna kadar zorluyor. evet evet canımdan bezdiğim anlarda hayalimde baltalı ilahı yardıma çağırıp, kafasına baltasını indirdiğini hayal edeyim.oooo, bunu düşündüğüm çok iyi oldu. karikatür insan!

ben de sabır sabır çekerek, sınırlarımı mümkün olan en esnek hale getirmeliyim. hadi kızım kara kitap uyma deli kocana, gül geç, alttan al. akıllı olllll!!!






hadi hep beraber sabır, sabır, ya sabııııır! belki de akıllanır.

11 Haziran 2012 Pazartesi

çok şükür ben geldim blog

geçen hafta çok koşuşturmalı geçti.ne yaptın dersen aslında hiç.gezmeli tozmalı, eve girmemeli, iş çıkışları orda burda vakit geçirmeli bir haftaydı.insan evi özlüyor. tabi ki çok gezince de ev alıp başını gidiyor. otel gibi kullanıyoruz evi, tek farkı bizim kat görevlimiz olmadığı için, herşey darmadağın. misal bugün üzerime giydiğim kıyafet kalan son yazlık giyisim. çünkü hala yazlıkları çıkarmadım. bir de böyle bir ritüel var.yazlıkları çıkar, kışlıkları kaldır.giyilmeyeneleri verilmek üzere ayır. ben, keyfim ve kahyası yedi içti gezdi eğlendi. evde iş yaparken de ben, tepem ve tası olacağız. ne güzel hiç yalnız kalmıyorum. her yıl değişik bedenlerde olduğum ve bir sonraki yılda şu an mevcut bedenimde olmak istemediğim kıyafet meselesi benim evde tam bir kabus. bedenimi sevmeli ve ona iyi davranmalıyım. bu yıl kışlıkların çoğunu vereceğim.çünkü önümüzdeki kış kesinlikle 46-48 beden olmak gibi bir niyetim yok. 6 ayda 10 kilo bile versem kardır. çook işim var,çok. neyse ki dün annem geldi,kurtarıcı melek.tertipli, düzenli, çalışkan kadın. ben niye böyle dağınık ve ev işi sevmez oldum bilmem ki!





7 Haziran 2012 Perşembe

öfünüzzz...

bloggerın bu yeni arayüzü çok verimsiz çalışıyor. google chrome yükleyemeyenler ne yapsın blogcum,ha ne yapsın? eski ara yüze dönme şansım yoksa ben artık ayda bir zor uğrarım buralara.halbusem anlatacak çok şey var. ekleyecek bahçe fotoları var, ama fotoğraf eklemek ne mümkün.blogta stres atalım derken daha beter stres yükleniyor insan.

alacağın olsun sanal alem, şu kadarcık zevkimi çok gördün, eski arayüzü geri istiyorum.