31 Temmuz 2009 Cuma

çoook sıkılıyorum.gribim.eve gidip yatmak istiyorum.çalışmak istemiyorum.yetiştirmem gereken bir işim var.haziran ayından beri elimde sürünüyor.bitirisem üzerimden büyük bir yük kalkacak.ama olmuyor.konsantre olup çalışamıyorum.bu işi benden başka yapacak biri var mı? hayır.peki neden erteliyorum.çünkü kafamı toparlayıp yazamıyorum.pazartesi yapsam olmaz mı?ertele ertele nereye kadar.ama erteliyorum işte.bugün gene tembellik yapıp tatil hayalleri kuracağım.

bakıyorum, okuyorum, araştırıyorum, o blogtan bir başkasına zıplıyorum ve farkdiyorum ki ne çok şair ruhlu insan, ne çok bilgili şahsiyet var. peki bu insanlar neden benim çevremde yok. niye niye niye...ben niye ve nasıl böyle sığ bir insan oldum. herşeyi bilmek, pek çok şey yapmak istiyorum.ama yıllardır hayatım hep aynı.önceleri okul,ev arasıydı. şimdi iş ev arası.değişen birşey yok. bir de üstüne yaz günü gribim. reglim gecikti.falan filan...sabahtan beri hiç iş yapmadım.bloglarda, gazetelerde,takip ettiğim sitelerde gezinip duruyorum.bu da beğendiğim bir ev.bu ev benim olsun lütfen.evren duy sesimi "bu ev benim".bitti,nokta. bahçesine bir hamak kurayım, basket potası olsun.sonra bir odasında kocamam bir kütüphanesi olsun.ha bir de bu ev deniz kenarında olsun lütfeeeen.oğluşumla bahçesinde top oynayalım.sonra o köpeğimizle oynasın.tabi böyle bir evimiz olunca köpeğimizde olacak.arkada da bahçesi, olsun oraya da sebze ekelim.bak o zaman sabah erkenden kalkarım.şimdiki gibi yataktan sürünerek çıkmam.hayat hep aynı monotonlukta geçip giderker sevgili koci sayesinde hayal kurmayı bile unuttum.ona bu hayali anlatsam hemen alınıp "tabi ben sana bu istediklerini veremiyorum.bir türlü sana yaşadığımız yeri beğendiremedim" der kavga çıkarır. neyini beğeneyim bursa'nın kötü mahallelerinden birinde sıradan bir ev.komşuların hepsi türbanlı,insanlar yollarda dağdan indim şehire şeklinde yürür,bir iki kelam edecek bir komşu bile yok.bina komşları görümce ve kaynana.daha ne olsun yani.zaten onlarla da iki kelam edilmez.şöyle sosyal bir kayınvalideye düşemedim anasını satayım.kayınvalidem ve kayınpederim cahillik ve geri kafalılıkta bir numara.onlarla ne konuşcam.kitap okumazlar,ilgi alanları hobileri yok.ben de ot geldim ot gidicem valla.

27 Temmuz 2009 Pazartesi


bugün bir müşteri ile görüşmeye gittim. görüştüğüm kişi bir kadındı ve laf döndü dolaştı her zamanki gibi çocuklara geldi. ben ikinci çocuğu düşünmediğimi, bakacak kimsenin olmadığını söyledim. sonra kadıncağız kendi acılı hikayesini anlattı. 20 aylık bir oğlu varmış, ama 2006 yılında 2,5 yaşındaki kızını tatile gittikleri yerde bir havuz kazasında kaybetmiş. duyunca sanki boğazıma birşeyler düğümlendi. insan o anda hemen benim başıma gelse ben ne hale gelirim diye düşünüyor. ondan sonra da bu kötü düşünceleri kafandan kov diye komutlar verip durdum kendime. kadın çocuğunu kaybedince toparlanmak için tekrar hamile kalmış ve oğlunu dünyaya getirmiş. çok cesurca...ben o kadar cesur olamazdım herhalde. "yarın hiç kimseye vaadedilmemiştir." sözünü doğrulayan bir şey daha. ama insan beyni nankör.unutuyor işte. biraz sonra ölecekmiş gibi anı yaşayıp,sonsuza dek yaşayacakmış gibi de bedenimize bakmalıyız. ama nafile, herşey lafta kalıyor. hayat hır gürle gelip geçiyor.çok moralim bozuldu. böyle şeyler beni çok etkiliyor. Allah'ım kimseye evlat acısı göstermesin.

24 Temmuz 2009 Cuma


ben de aynen bu kedicik gibi düşünüyorum. ne yapsam ne yapsam bir hamak alıp sallansam.kurtulur muyum bunalımdan hamakta sallansam.

23 Temmuz 2009 Perşembe

dün oğluşumu doktora götürdük. bütün gece çok fena öksürüyor. aslında uzun zamandır vücudunun muhtelif yerlerinde çıkan ben sayısındaki artıştan dolayı bir doktora götürüp baktırmak istiyordum. bebekliğinden beri götürdüğümüz doktora götürdük. benlerle ilgili bir cilt uzmanının adını verdi, ama ciddi birşey olacağını sanmıyorum dedi. hazır gitmişken suçiçeği aşısı yaptı.iyi ki de gitmişiz yoksa aşı dönemini kaçıracakmışız.ekim ayında tekrar aşıya gideceğiz. aşıdan dolayı gece biraz ateşi çıktı. bir de çok öksürdü. gece ailecek ayaktaydık.tabi sabah gene uyanamadık.oysa ben ekmek kızartıp güzel bir kahvaltı yapmayı düşlemiştim.düşler gene uykuya yenik düştü. canım hiç eve gitmek istemiyor. bugün gene gezsek.hep gezsek, hiç eve girmesek.

günün sözü : Hayat hakkınız mücadele gücünüz kadardır.

22 Temmuz 2009 Çarşamba

evet artık benim de bir günlüğüm var. aslında ben ortaokul günlerinden beri günlük tutardım. ama evlendikten sonra baktım ki münasebetsiz toca günlüğümü okuyor ve yazdıklarımı hakkımda delil olarak kullanıyor, yazmaktan vazgeçtim. ama tam yakın bir dosta ihtiyacım olduğu bu zamanda günlüksüz kalınca bunalıma girdim. ne yapsam ne yapsam diye kara kara düşünüp 7 yılı çeşitli bunalımlar, kendinden uzaklaşmalar, yaşamı anlamsızlaştırmalar, psikologlar, antideprasnlar derken 2009 yılında yemek blogları sayesinde bloger dünyasını keşfettim. meğer herkesin ne çok söyleyecek şeyi varmış. yaşanan birçok kararsızlık sonrası kararımı verdim ve bu sanal günlüğü açtım.vatana millete hayırlı olsun. öyle kendime ait sırları olan biri değilimdir. hatta fazlasıyla açığımdır. ama içimdekileri olduğu gibi yazabilmem için günlüğüm bir sır olarak kalacak.söz mü? söz :))))))
Bu bir deneme.Benim gibi teknoloji yoksunu bir insan internet üzerinden günlük yazmayı becerebilecek mi?