21 Aralık 2009 Pazartesi

manik anlar


dört günlük grip tatili sonrası işte geldim. işte geldim burdayım,ben bu işte ustayım diyerek işyerindeki masamın başındayım.cuma ve cumartesi günümü salya sümük ağlayarak kendime ve hayata kahrederek geçirdikten sonra okumaya başladığım debbie ford'un doğru sorular isimli kitabıyla birlikte kendimi hırpalama ve yerden yere vurma sürecine geçici bir süre için ara vermiş bulunuyorum.bu kitaplar uyuşturucu hap gibi.okuyorsun,bir süre iyisin, sonra etkisi geçince hooop en başa geri dönüyorsun.ama bu kitabı sevdim.hayatımızın her anı seçimlerle geçiyor ve yaptığımız ufacık bir seçim bile farkına varmasak da hayatımızın akış yönünü değiştirebiliyor.işte kitapta anlatılan tam da bu;seçimlerinin farkında ol ve seçim yapmadan önce kendine doğru sorular sor.ha bunu hayatın hır gürü içinde ne kadar uygulayabiliriz orası tartışılır.ama en azından geçici bir süre için de olsa kendimi iyi hissetmemi sağladı.sorulardan biri tam da bu aralar ki ruh halime uygun.
"bu seçimi kendimi sabote etmek için mi yoksa kendimi sevdiğim için mi yapıyorum?"
insanlığın temel sorunu bu galiba.ya da benimki bu olduğu için tüm insanlığa mal etmek istedim birden.kendini sevmek ve kendini tüm günahları ve sevaplarıyla olduğu gibi kabul etmek.evet ben mükemmel değilim,ama mükemmel olmadığım için hatalı da değilim.yanlış seçimler yapmış olabilirim,bu yalnış seçimler yüzünden istemediğim bir hayat yaşıyor olabilirim.ama kendimi hırpalayarak,yerden yere vurarak,kendimden nefret ederek nereye ulaşırım?yıllardır hiçbir yere ulaşamadım.küçük adımlarla tekrar yürümeyi öğrenmeliyim.kendime küçük hedefler koyarak.ilk hedefim erken kalkmak.21 gün kuralını uygulayacağım.ilk üç gün 7.00,sonraki üç gün 6.50,sonraki üç gün 6.40...derken 21 günün sonunda sabah 6.00'da kalkmaya başlayacağım.bu ne işe mi yarayacak.kış vakti hiç bir işe,ama havalar ısınmaya başlayınca yürüyüşe gitmeye.kışın da belki bir şeyler yazarım.kimbilir?her sabah içimdeki ses beni caydırmaya çalışacak,amaaan boşver sıcacık yatağından çıkıp da ne yapacaksın,yat uyu işte,zaten gece de iyi uyuyamadın yarım saatcik daha kestiriver falan diye beni dürteleyecek.biliyorum.eminim.ama bu sefer onu dinlemiyorum.kapadım kulaklarımı içimdeki çocuğa.çünkü artık bünyemdeki bu gelgitler beni çok yormaya başladı.

bu arada evde burun silme seanslarım arasında aslı erdoğan'ın kabuk adam'ını okudum.nasıl buldum.sıradan.belki öykü kitaplarını severim.ama kabuk adam benim üzerimde öyle çarpıcı bir etki bırakmadı.eğer kitabın kahramanı işi gücü bırakıp bir süre karayiplerde yaşasaydı,vay be derdim belki.elif şafak'ın aşk romanındaki kadın kahramana vay be dedim mesela.yaşamının tüm rahatını,tanıdık,bildik ve güvenli olan herşeyi geride bırakıp bilinmeyene gidiyor,hem de bunun kısa süreceğini bile bile.cesaret bu işte.yaşam da cesurları seviyor.benim de bugünlerdeki meydan okumam sabahları erken kalkmak.ama gülme!!! :))) dedim ya,ufak adımlarla diye...
not:resmi ben yaptım.güzel olmuş mu? :)))

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder