20 Kasım 2009 Cuma
şehrime gidiyorum :)
19 Kasım 2009 Perşembe
iç sıkıntısı ve hayal
kütüphaneci olmak istiyorum ya da bir kitapçı açmak .hayalimi bir ara detaylı olarak yazarım.tüm kişisel gelişim kitapları böyle demiyor mu zaten.hayalinizi detaylı olarak yazın.ben şimdiye kadar hep anlattım.söz uçar yazı kalır diye boşuna dememiş atalarımız.evet evet en kısa zamanda hayalimi detaylı olarak yazmalıyım.bak birden içime bir neşe doldu.hayal kurmak insana enerji veriyor.
deli deli kulakları küpeli
okuyorum okuyorum ,yine okuyorum.ben bunu hep yapıyorum.hali hazırda başucumda olan ve zaman zaman okunan kitaplar.
aile geçmişinizi iyileştirmek.
geçmişin gölgeleri
içimizdeki çocuk
bir cadı masalı
okunmuş,hatta 2. -3.kez okunmuş pek çok kitap.kişisel gelişim kitabı yazarları sayemde zengin oldu.bunları okumayı bırakıp da dünya klasiklerine dönsem öz saygım ve özsevgim artar mı acaba?
18 Kasım 2009 Çarşamba
merak
barış labirenti (kuzey irlanda)
doğru söze ne denir?
Bedelli...
18.11.2009
BİLGİSAYARIMA gökten “bedelliye evet” mesajları yağıyor, akıl alacak gibi değil...Bu iyi bir şey:Gençlerin sesi çıktı...Ne tesettürÇankaya’ya çıkıp oturduğunda bu kadar mesaj gelmişti ey Türk gençliğinden...Ne imamların vali kaymakam- yargıç-savcı olması kararı alındığında...Üniversiteler türbana teslim edildiğinde de, AnayasaMahkemesi’nin “irticai faaliyetlerin merkezi” saydığı bir iktidar Türkiye’yi yönetmeye devam ettiğinde de böylesine sesi çıkmamıştı ey Türk gençliğinin...AKP kömür-nohut dağıtarak oy toplarken...Din-iman siyasete alet edilirken... İktidarın çocukları köşeyi dönerken...Ama işsizlik kimsesiz gençleri ağlatırken...Günahsız aydınlar iddianamesiz hapishanelere doldurulurken...Türkiye bir korkuya-baskıya esir olurken...Medya susturulurken, Cumhuriyet din devletine dönüştürülürken...İnsanlar çağdaşlıkaydınlık umutlarını yitirirken...Türkiye, Arabistan‘a dönerken...Türk gençliği bir satır olsun yazıp tepki göstermediydi...Ama “bedelli” için......Doğrusunu isterseniz, gençlerin en verimli çağlarını böyle verimsiz kışlalarda geçirmelerini ben de istemem.Ama bu olanlar bir başka şeyi anlatır bize:Bu mudur Türk gençliği?..Yoksulların çocukları dağlardaki çukurlarda ölümle karşılaşmayı beklerken, sadece askerlikten yırtma için mi ayağa kalkar Türk gençliği?..Böyle kolaycı...Böyle bencil...Yok eğer “bedelli askerlik” isteyenler, haksızlığa uğramışlarsa ve mağdur olduklarını düşünüyorlarsa...Ne yapacaksınız...Böyle “gençlik” olmanın bedelidir...
yine mi?
bul beni
> genç biri benim ondan daha fazla bir şey bildiğimi sanarak bana sorduysa "bu işin olurunu", dedim ki:
> Üniversiteyi bitirince hemen çalışmaya başlama.
> Git, dolaş, ülkeler gez, aç kal, meteliğe kurşun at, ama ne yap et,
> koşturmaya başlamadan önce biraz amaçsız yürü.
> Maceraya çık, bedeli ne olursa olsun bunu yap. Çünkü...
> Çünkü hayat, onu erken anladığını sananlardan çok fena alır öcünü.
> Bir şeyi vaktinde yaşamadan geçersen, çok sonra, seni rezil etme pahasına,
> sana yaşatır o eksik bıraktığın bölümü.
> Âşık mı olmadın on altı yaşında? Gelir seni kırk beşinde bulur, en olmaz zamanda.
> Maceraya mı çıkmadın yirminde? Sürükleye sürükleye götürür seni otuz beşinde.
> Yırtık kot, yer bezinden hallice bir kazak giyip, nasıl göründüğüne
> aldırmadan geçiremedinse öğrencilik yıllarını mesela, elli yaşında, artık
> kalabalıkların gözleri seni hiç de öyle görmeyi beklemezken, sana giydirir o kot pantolonu.
> Hayatı sakın erkenden yaşama, sonradan çok fena komik eder adamı.
> Serserilik ederek geçirmeli insan serserilik edilecek yaşları.
> Zira atlayıp geçtiğin ne varsa dönüp dolaşıp bulur insanın yakasını.
> Kendini yaşatıncaya kadar yapışıp kalır.
17 Kasım 2009 Salı
zamanla yarışan kadınlar (elif şafak)
seviyorum ben bu kadını :)))
uygulayabilene aşkolsun.
gelişim raporu
Parlak zekası, güçlü kendini ifade becerisi ve yüksek özgüveniyle kısa sürede dikkatleri üzerine çekebilmektedir. Duygu ve düşüncelerini iletirken kurduğu düzgün cümleler ve sahip olduğu zengin sözcük dağarcığı da dikkat çeken olumlu özellikleri arasındadır."
oğluşun okulundan ekim ayı gelişim raporu geldi.okul psikoloğu ne güzel şeyler yazmış böyle.çok mutlu oldum.
kitap mimi :)))
ayşe kulin-bir varmış bir yokmuş.kitap iki kısımdan oluşuyor bir tarafında kurmaca öyküler var,sonra kitabın sonundan okumaya başlıyorsunuz orda da gerçek öyküler var.kitabın hangi tarafı hayal hangi tarafı gerçek onu anlamak okuyucuya bırakılmış.öykülerden birinde bir uzaylının gözünden dünyanın anlatımı var ki mutlaka okunmalı ve evet müzik evrensel bir dil.
2.En son aldığınız kitap nedir?
büyümenin türkçe tarihi (murathan mungan)
entrikalar ağında kürt buhranı(gültekin avcı)
çivisi çıkmış dünya (amin maalouf)
kara kitap, vadideki zambak, çanlar kimin için çalıyor,ölesiye yaşamak (bu kitapları ilk okuyuşumda kütüphaneden almıştım.) küçük prens,üç aynalı kırk oda...aklıma ilk gelenler bunlar.
4.Bir türlü bitiremediğiniz bitirseniz de sizi illallah ettiren kitap.
hiçbir kitaptan illallah demem.kitabı okumaya başlarım eğer devam edemiyorsam bitirmek için zorlamam.demek ki henüz o kitaba hazır değilimdir.ne kitaba ne de kendime eziyet ederim.evde değişik sayfalarında kitap ayıracı olan bir sürü kitabım var.okunmak için uygun zamanı bekliyorlar.sonra bir gün kitap gözüme çarpar ve kaldığım yerden okumaya başlarım.çok unutkan biri olmama karşın sanki kitabın okuduğum sayfalarını dün okumaya başlamış gibi hatırlarım.ilginç,ama kendimdeki bu durumu ben bile çözemedim.16 Kasım 2009 Pazartesi
okunacak kitaplardan bazıları
marifetler (kitapkurdu okumuş beğenmiş,konusu ilginç geldi aldım gitti.okunacak)
murat gülsoy (kunegond çok seviyor eminim ben de seveceğim)
ölü erkek kuşlar (okuyacağım ilk inci aral kitabı olacak.ama henüz sırası gelmedi)
madolyonun içi (bu kitabı da çok merak ediyorum.yazarı psikologmuş)
onüç büyülü öykü (onüç öykü yazarından onüç farklı öykü ben en çok nazlı eray'ın öyküsü ile yekta kopan'ın öyküsünü beğendim.yekta kopan'ın öyküsünden bir bölüm:
"Emerson kütüphanenin,büyülenmiş ruhlarla dolu tılsımlı bir oda olduğunu söylemişti.Bu ruhlar biz çağırdığımız zaman uyanırlar.Kapalı duran bir kitap,yalnızca bir cilttir,başka şeyler gibi bir şeydir.Ama kitabı açmayagörün,kendini ellerinize bırakıverir,estetik bir olay gerçekleşir.Dahası bir kitap aynı okurun gözünde bile değişikliğe uğrar,çünkü biz değişiriz;biz,aynı insanın bugün dünden farklı olduğunu,yarın da bugünden farklı olacağını söyleyen Heraklietos'un ırmağındayız.Durmadan değişiriz;bir kitabın her okunuşu,her yeniden okunuşu,o her yeniden okunuşun,her anımsanışı o kitabın metninin yeniden keşfedilişidir."
bir kısmı okunmuş,bir kısmı sırasını bekleyen diğer kitaplardan bazıları.burdakilerden sadece sakın kımıldama'yı okudum.ama okurken kocama çok kzıgın olduğum bir dönemdi bir taraftanda kafamın içinde onunla kavga ettiğim için kitaptan pek birşey anlamadım.o yüzden tekrar okuyacağım.kitap kokusundan daha güzel bir parfüm olabilir mi acaba?
ev mahsulü
mim
1.Dolabını açtığında hangi renkler fazla?
-maalesef siyah.aslında siyahı da seviyorum,ama 20 kilo kadar daha zayıf olsam siyah bir eteğin üzerine fuşya,yeşil,sarı vb.renklerel kombinler yapmak isterdim.bu arada burdan büyük beden firmalarına sesleniyorum tombik insanlar da gökkuşağının renklerini sevebilir.neden hep siyah?
2.Alışverişe gittiğinde hangi mağazaya uğramazsan olmaz?
-bursa'da ciddi anlamda başka bir kitapçı olmadığı için d&r ,watson's ve tchibo. eğer izmir'deysem konak'da kabile kitabevi.
3.Kendini rahat hissettiğin giyim tarzı?
spor kıyafetler ve rahat şeyler. dar şeyler giyemem.sıkıntıya gelemiyorum.öyle tayt falan hayatta giyemem.okul zamanlarında eve gelir gelmez eteği ve çorabı hemen çıkarır bir beş dakika kaşınırdım.çorabın taytın içinde nefes alamıyorum.
4.Kesinlikle sexy diyebileceğin şeyler?
-derin göğüs dekolteli kırmızı dar bir elbise,pretty women'da julıa roberts'ın giydiği elbise gibi ya da kırmızlı kadının elbisesi gibi.
5.Asla giymem dediğin -üzerinde kafatası deseni olan hiçbirşeyi sevmiyorum.bandana bile olsa.
6.Fiyatı gereği ulaşılması zor olan markalardan beğendiğin?
-ben giyisiye, aksesuara çok para harcamayı sevmiyorum.izmir'deyken pek çok kıyafetimi de pazardan alırım.yani üzerimize 600 TL'lik bir bluz da giysek 10 TL'lik bir tişörtte giysek giyen kişi değerli değilse ne farkeder.
7.En fazla yatırım yaptığın sektör?
-kitap ve dergi. (eşim çok kızıyor :) git üstüne başına al,ayakkabı falan al diyor,ama kredi kartı ekstremin çoğu kitap,kırtasiye vb.)
8.Kitap film spor hangisini diğerlerine göre daha fazla yapıyorsun?
-spor yapmayı sevmiyorum.bir spor salonuna tıkılıp havasız bir ortamda canımı yakmak hiç hoşuma gitmiyor.ama açık havada yürüyüş yapmayı çok severim.yürürken zihnim daha iyi çalışıyor.keşke sabahları işe biraz daha geç gitsem ,yanıma da bir arkadaş bulsam her sabah yürürdüm.ama şimdi hoohhh piişşşş... işte bundan ötürü en çok yaptığım, oğluş çizgi film izlerken,koca ne var şu kitapda derken kitap okumak.tabi yorgunluktan sızıp kalmadığım akşamlar.
9.Dışardayken yemek yemeyi en çok tercih ettiğin yerler?
-avmlerde bilakis diye bir makarna&salata'cı var onu seviyorum bir de eker süt çiftliği diye bir yer var orda salata ve pizza yemeyi seviyorum.
evren duy sesimi!
13 Kasım 2009 Cuma
dilekçe
05.11.2009 tarihinde vermiş olduğum ysl ruj ve parfüm alışverişim 13.11.2009 tarihi itibariyle halen elime ulaşmadı.endişeli ve meraktayım.ivedilikle elime ulaştırılmasını arz ederim.
bir müşteriniz.
cuma yürüyüşü
aslı erdoğan
gülümseten haber
Kaynak: www.haber7.com
haber güzelde benim bunu yapabilmem için aldığım kitaplardan iki tane almam gerekli.çünkü kitaplarımla aramda duygusal şeyler oluyor.ondan sonra ben onu bir bankta öylece bırakıp gidemem ki!
12 Kasım 2009 Perşembe
duygular
ofke
kıskançlık
pişmanlık
acgozluluk
kibir
kendine acımak
küsmek
aşağılık duygusu
üstünlük taslamak
bencillik
zevk
huzur
sevgi
umut
paylaşmak
cömertlik
dinginlik
alçak gönüllülük
yardımseverlik
dostluk
anlayış
merhamet
bir kuple
kimseyi sizi sevmeye zorlayamazsınız
kendinizi sevilecek insan yapabilirsiniz,
gerisini karşı tarafa bırakırsınız."
Ataol Behramoğlu
11 Kasım 2009 Çarşamba
tutkuyla sevmek nasıl birşey?
yaşamı tutkuyla yaşamayan biri gerçekten yaşıyor mudur?
dün yolda yürürken ağzımdan aşağıdaki şarkı döküldü.
eğrisi,doğrusu bulamadım yolumu
bir ileri bir geri,bildim bileli.
hayatımda tam da böyle bir ileri bir geri.hep aynı yerde.
vücudum sinyal veriyor
sağ alt 2.azı dişim ağrıyor.öyle ağrıyor ki gece ağrı kesici içip yattım.
ağzımın içinde bilimum yerlerde aft var.
dudağımın kenarında uçuk çıktı.
aslında keyfim de yerinde.peki vücudum niye sinyal veriyor?
a)işten çok sıkıldım
b)bağışıklık sistemim içtiğim onca vitamine rağmen yediğim hormonlu ürünler ve aburcuburlar yüzünden zayıfladı.
c)bedenim aldığım kiloları daha fazla taşıyamadığı için uyarı mesajı veriyor.
d)hiçbiri
e)hepsi
f)kitapyurdunda alışveriş sepetimde biriken ama param olmadığı için alamadığım kitaplar için üzülüyorum.
e)içimdeki artemis ve meryem'in çatışması nedeniyle bir anlam kargaşası yaşıyorum.
ağlamak istiyorum
10 Kasım 2009 Salı
Mustafa Kemal'i Düşünüyorum
Mustafa Kemal’i düşünüyorum;
9 Kasım 2009 Pazartesi
köpekbalığı rüyası
yorum 1:
Köpek balığı görmek, iyiye yorulmaz. Kötü bir haber alınacağına yorumlanır.
Düşmanlarınız ve sizi kıskanan sahte arkadaşlarınız var. Dikkatli olun.
yorum 2:
Rüyada köpek baligi serefli bir kisi ile yorumlanir. Rüyasinda köpek baligi görmek, hayatta yenilmek bilmeyen bir dostla tabir olunur. Bir baska rivayete görede: Rüyada köpek baligini görmek, himmet sahibi, serefli ve soylu bir zata isarettir.
şimdi hangisine inanayım.şu internet de çok kafa karıştırıcı birşey canım.insan neye inanacağını şaşırıyor.şimdi hangisi doğru?asıl önemlisi ise benim pek rüya görmeyen zihnim niye böyle bir rüya gördü?
emek hırsızlığına hayır
http://uzagagidenkadin.blogspot.com/2009/11/birisi-yazlarm-calp-kendi-adyla.html#comment-form
istiyorum
ben bir bağımlıyım!
Çayınız kaç şekerli olsun, tatlıyı nasıl alırsınız soruları hep iştahımızı kabarttı.
Meğer, şekerle bizi nasıl da kandırmışlar!
Prof. Dr. Kenan Demirkol "insanlar akıllı olacak" diyor ve uyarıyor.
İşte şekerle ilgili acı gerçekler...
İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Genel Cerrahi ABD Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kenan Demirkol iyibilginin sorularını yanıtladı..
-Şeker günümüzde artan hastalıkların ana sebeplerinden diyorsunuz, peki eski insanlar ne yiyordu?
"Taş devrinde insanlar şekerle tanışık değildi. Tarım ortaya çıktıktan sonra insanlar mevsimsel olarak bal ve meyve ile şeker alıyorlardı. O dönemdeki meyvelerin şeker oranı bugünkü meyvelerin şeker oranının 3/1’i kadardı."
-Peki ne oldu da meyvelerdeki şeker oranı arttı?
"Kültür üretiminin artması ile, melezleşmeden dolayı şeker oranı gün geçtikçe arttı. İnsanın genetik yapısı şeker tüketimine uygun bir yapı değil, genetik yapının uyum sağlama süreci on binlerce yıl ile ölçülür. Şeker gerçeğini doğru anlamak için tarihine bakmak gerek."
-Şekerin tarihine bakmak gerek diyorsunuz, şeker insanların hayatına ne zaman girdi?
İki yüzyıl önce başlayan "endüstri devrimi" ile gıda üretimi, işlenmesi ve dağıtımında radikal değişimler olmuştur. Ilıman iklimlerde yetişen bir bitki olan şeker pancarından şeker üretilmesinin de 1801 yılında başladığı unutulmamalıdır.
Daha önce şeker kamışından elde edilen ve zenginlerin sofrasında olan şeker, böylece gelir düzeyi çok yüksek olmayanların da kolay satın alabileceği hale gelmiştir.
İngiltere’de 1750'lerde 2,5-3 kg/yıl olan kişi başı şeker tüketimi, 1850'lerde 11 kg/yıl, 1950'lerde 54 kg/yıl, günümüzde ise 75 kg/yıl’a yükselmiştir. ABD'de 19. yüzyılın sonlarına doğru yıllık kişi başı şeker tükettimi 2,3 kg düzeyinde iken bugün 75 kg'a yükselmiştir.
İnsan sağlığının kırılma noktası vardır. Şeker üretiminin sanayileşmesi ile insanlık hem daha fazla şeker tüketir oldu, hem de hayvanlara küspesi verildi!
Özellikle İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra gelişmiş ülkelerde bir yandan insanların alım gücü artarken, diğer taraftan gıda maddesi fiyatlaları düşmüş, bunun sonucu rafine şeker ve mısır şurubu gibi tatlandırıcıların meşrubat, bisküvi, pasta, kek ve diger hazır gıdalarla çok miktarda alınması, kronik hastalıkların artışını hızlandırmıştır.
ABD'de son 35 yılda früktozdan zengin mısır şurubu tüketimi kişi başına yılda 200gramdan 34 kg'a yükselmiştir.
Bulaşıcı olmayan hastalıklar salgını bugün tüm ölümlerin %60'ından sorumludur. Küresel ölçekte beslenme değişiminde aşırı yağ, tuz ve şekerli hazır gıdaların tüketiminin başlıca etkenler olduğu açıkça görülmektedir."
Şeker nasıl elde ediliyor, gün geçtikçe üretim ve tüketimi neden artıyor?
Çay şekeri sakaroz bir molekül glikoz, bir molekül früktozdan oluşan kimyasal bir maddedir. Glikoz/früktoz oranı %50/%50'dir. Mısır şurubunda ise bu oran %80/%20 ile früktoz lehine kayar. Früktoz, glikoza göre daha güçlü bir tatlandırıcıdır. Bu nedenle daha az kalori ile aynı miktarda tatlandırıcı etki sağlanarak kaloriden tasarruf edilebileceği düşünüldüğünden, bir dönem ciddi savunuculuğu yapılmıştır. Ancak kek, bisküvi yapımında olduğu gibi früktoz ısıtıldığında, früktozlu hamur fırında pişirildiğinde tatlandırıcı etkisi azalmakta ve glikozla aynı kalori miktarında früktoz kullanımı gerekli olmaktadır.
İster rafine şeker, isterse "mısır şurubu" kaynaklı olsun ince bağırsaktan emilen früktoz portal ven sistemi ile karaciğere varır. Früktozun insülin salgılatıcı etkisi yoktur ve metabolize edilmesi için insüline gereksinim duymaz. Değişik metabolik süreçler için çok az früktoz kullanılabilmektedir. Geri kalan tüm früktoz trigliseridlere dönüşür.
Früktoz tüm şekerler arasında en hızlı yağa dönüşenidir, böylece kan trigliserit düzeyini çok yükseltir!
Diğer taraftan früktoz insülinin glikoza ilgisini azaltarak hiperinsülinizme yol açmaktadır, bakır metabolizmasını baskılayarak bakır eksikliğine böylece kemiklerin zayıflamasına, anemi, bağ dokusu hasarı, damar hasarı, kısırlık, aritmi, kan kolesterol yüksekliği ve enfarktüse yol açabilir.
Ülkemizde de son yıllarda mısır şurubu üreten 5 fabrika kurulmuştur. 2001 yılında çıkartılan "Şeker Yasası" ile "mısır şurubu" üretim kotası %10 olarak belirlenmiş, daha sonra Bakanlar Kurulu kararıyla kota %15'e yükseltilmiştir. Bu kota ABD'de %2, Almanya'da binde 8.9, Fransa da ise binde 4.9'dur.
Karbonhidrat tüketimi insan biyolojisine bu kadar aykırı iken USDA (United States Department of Agriculture) onlarca yıldır yayınladığı besin piramitlerinde temel besin maddesi olarak karbonhidratları önermiştir. USDA'nın bu tutumu ABD'de son 30 yılda ürkütücü boyutlara varan şişmanlık epidemisine katkıda bulunmuştur. Früktoz kullanımı olasılıkla en büyük zararı yaratmıştır. Ülkemiz bu gerçekten ders çıkartmalıdır! Mısır şurubu kotasına çok dikkat edilmelidir!"
-Şeker insan vücudunu sinsi sinsi tahrip ediyor ama nasıl?
Şeker ile ilgili anahtar kelime: “İNSÜLİN”dir.
Yüz yaş üstü yaşayan insanların ortak özelliğine bakıldığında, kan insülin düzeylerinin çok düşük olduğu görülüyor. İnsülin, giderek artan şeker ve nişasta tüketimiyle aşırı salgılanır hale geldiği için obezite arttı.
‘İnsülin’in asıl görevi enerji depolamaktır. Basit şeker ya da glisemik endeksi yüksek karbonhidratlar ince bağırsaktan emildiğinde, glikoz ve/veya früktoz portal ven ile karaciğere taşınır. Portal ven kanındaki glikoz miktarı, damardaki reseptörler ile saptanarak insülin salgılanır. Glikoz yüksekliğine eşdeğer oranda insülin salgılanmaktadır. Glikoz insülin aracılığı ile kas ya da karaciğer hücresine sokulur ve burada glikojene dönüşür. İnsan vücudunda toplam 120 gram kadar bir glikojen deposu vardır. Bu depo dolunca glikoz yağ hücresine sokularak trigliseride dönüştürülür.
Sürekli çok miktarda glikozun hücre içine sokulmaya çalışılması sonucu hücrelerde zamanla direnç gelişir. Buna insülin direnci denir. Insülin direnci arttıkça daha fazla insülin salgılanır. Böylece insülin direnci sonucu hiperinsülinizm gelişir (postprandial hipoglisemi - kendini doyuramama hissi, aş erme!) Bunun uzun süre devam etmesi sonucu bir tükenme fenomeni olan Tip II diyabet gelişir.Sürekli fazla şeker ya da karbonhidrat alınması insan vücudunun yağlanmasına yol açan ana etkendir.
Şişmanlık beslenme hatasının en önemli sonucudur. şişmanlığın ana nedeni, tüketilebileceğinden fazla kalori alınmasıdır. Son iki yüz yıldır rafine şeker tüketiminin giderek artması, şişmanlığın en önemli nedeni olarak görülebilir. Çünkü şeker bilimde (boş kalori) olarak adlandırılır. Bu ifade ifade ile dile getirilmesindeki neden; şeker tüketimi sırasında hiçbir besin içerisi olmaksızın sadece kalori alınmış olmasıdır."
-Sınav öncesi şeker büyük hata!
"Okurlarımız hemen itiraz edebilirler! Beyin enerji kaynağı olan glikozu kullanmaktadır diyebilirler, hatta bu nedenle her sınav öncesi şeker verilir diye örnek de gösterebilirler.
Evet, beyin enerji kaynağı olarak glikoz kullanır. Ama insan vücudu diğer besin öğelerinde olduğu gibi bu glikozu da kendisi üretebilir.
Sınav öncesi alınmış yapay şeker ise hızla insülin salgıladıkça kişide kan şeker oranının düşüşüne yol açar, bu da beynimizin daha az çalışmasına neden olur.
Sınav öncesi şeker büyük hata! Şeker yiyerek beyninizi daha iyi çalıştıramazsınız. Beynin enerji kaynağı glikozdur ama vücut bunu kendi üretebilir.
Örneğin: spermin enerji kaynağı da fruktozdur ama bunu dışardan almıyorsunuz, vücut kendi üretiyor!"
-Şeker bağımlılık yapıyor haberleri son günlerde gündemden düşmüyor, şeker bağımlılık yapar mı ?
"Gıda maddelerinin hiçbiri fiziksel bağımlılık yapmaz, psikolojik bağımlılık yapar. Şeker de böyle, ancak kısmen fiziksel bağımlılık yapıyor diyebiliriz.
Genetik yapımıza aykırı her gıda bizim ömrümüzden çalar!
İnsanlar akıllı olacak. Genetik yapımıza uygun besinler tüketmek zorundayız. Genetik yapımıza aykırı her gıda bizim ömrümüzden çalar!"
-Tamam o zaman, genetik yapımıza uygun besinlerden, mesela doğal kuru meyvelerden tüketerek şeker ihtiyacımızı karşılasak olmaz mı?
"Akrep zehiri de doğal! Doğal deyip sadece şekerli meyveler yerseniz olmaz. Çok az miktarda tüketmek gerekiyor.
Örneğin; bal çok kuvvetli bir antioksidandır. Her gün az miktarda tüketilebilir. Ama bal yediyseniz meyve yemeyeceksiniz."
Ölçü ne olmalı?
"Günlük bal tüketimi 30 gr.’ı (1 tatlı kaşığı) aşmamalı. Meyvede en fazla 200 gr. tüketilmeli.
Örneğin; 1 elma ve 1 portakal yerseniz başka şekerli besin yemeyeceksiniz. Bal yediyseniz de meyve yemeyeceksiniz."
-Şekeri bırakan hangi hastalıklardan kurtuluyor?
"Şekeri bırak obezite, diyabet, kalp, eklem romatizması hastalıklarından, diş çürüklerinden, sinir ve stresten, ruhsal hastalıklardan, bazı kanser hastalıklarından kurtul diyebiliriz!"
hafta sonu
7 Kasım 2009 Cumartesi
6 Kasım 2009 Cuma
teşekkür
"merhaba,
ben peynir sever biri olarak pek çok çeşidinizi severek tüketiyorum.özellikle izmir tulum,erzincan tulum ve ezine peynirinizi çok beğeniyorum.yalnız diyabet riski taşıdığım için 1,5 yıldır diyet yapıyorum ve diyetisyenim sürekli olarak lor yememi söylüyordu.ben de pek çok markanın lor peynirini yememe rağmen sabah kahvaltılarında lor yemekten hiç keyif almıyordum.ta ki kahvaltılık lorunuzu deneyene kadar.ürününüzü çok beğendiğimi belirtmek için bu e-postayı yazıyorum.ancak reklamlarınızı yetersiz buluyorum.bir de kahvaltılık lorunuzu sadece migros’da bulabiliyorum.kipa,özdilek gibi marketlerin raflarında da bulabilmeyi dilerim.
sevgilerimle."
huuuu,tahsildaroğlu! mail kutunu tamir et!ya da o mail adresini internet adresinden sil!
herkes goggle'ı açsın
bir şair
Pülümürün bir dağ köyünde gördüm onu
yaşını sordum bir giz gibi güldü
kimi seksen dedi köylülerden kimi yüz
yüzüne baktım bir giz gibi güldü
bir asa vardı elinde
bir solmuş kırallığın
kadifeden harmanisi üzerinde
bir hititliydi o
bir selçukluydu
bir ermeniydi bir kürttü
bir türk
yaşını sordum bir giz gibi güldü
koluma girdi bir soylu kadınca
tozlu köy yolunda sürüyerek eteğini
beni tek gözlü sarayına götürdü
köy yapısı kulübesinin
zamanı onda yitirdim ben
yitik zamanlara onda eriştim
en soylu yoksulluğun toprak döşeli sarayında
bir taç gibi kondu başıma Türkiyeliliğim.
Bülent Ecevit
dün 3.ölüm yıldönümüymüş.siyasetçi kimliğinden çok şair ve aşık kimliğini sevdiğim biriydi.allah rahmet eylesin.
5 Kasım 2009 Perşembe
dersimiz ingilizce
"DERS 1)
'Bir Türkçe kelime 17 İngiliz kelimesine bedeldir.'-Afyonkarahisarlılaştıramadıklarımızdanmısınız?
İngilizce tercümesi:-Are you one of those people whom we unsuccessfullytried to make resemble the citizens of Afyonkarahisar?
DERS 2)
Yeni başlayanlar için tercüme cümlesi :
-Üç cadı üç Swatch saate bakıyorlar. Hangi cadı hangi saate bakıyor?
İngilizce tercümesi:-Three witches watch three Swatch watches. Which witch watch which Swatch watch?
DERS 3)
Simdi ileri derece tercüme cümlesi :-Üç travesti cadı üç Swatch saatin butonuna bakıyorlar. Hangi travesti cadı hangi Swatch saatin hangi butonuna bakıyor?
İngilizce tercümesi: (bunu kendi kendinize sesli okuyun lütfen!)-Three switched witches watch three Swatch watch's switches.Which switched witch watch which Swatch watch's which switch?Ingilizce'nin bittiği andır bu........ "
cayır cayır yanıyorum
4 Kasım 2009 Çarşamba
itirafcık
oysa istediğim çok birşey değil.bayramda annemlere gitmek.
vay be!
3 Kasım 2009 Salı
zürafa gribi
1MK: Altına İmzamı Atarım
1MK: Altına İmzamı Atarım
10.11.2009 da başlıyoruz.Wan Münüt 20:00
"Susurluk için 1 Dakika Karanlık" eylemi o dönemin hükümetine ses getirmişti. Şimdi de ATA'mızın ölüm yıl dönümünde böyle bir eylemin ses getirmesi, ERGENOKON adı altında AYDINLARIMIZI, ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCEYİ ve ULUSUNU SEVENLERİ İÇERİ ALAN ZİHNİYETE KARŞI DUR DEMENİN ZAMANIDIR...
10 KASIMDAN İTİBAREN HER AKŞAM 20:00' da 1 DAKİKA LAMBALARIMIZI KARARTIYORUZ ...«AK Parti» mi, yoksa «Adaletten Kaçanlar Partisi» mi?