"Yıllardır tatlı tatlı yedik. Ama yakınlarımızdan gelen acı haberler, kendi yaşadığımız sağlık problemleri üzerine sebeplerini araken her kapının arkasıdan şeker çıktı!
Çayınız kaç şekerli olsun, tatlıyı nasıl alırsınız soruları hep iştahımızı kabarttı.
Meğer, şekerle bizi nasıl da kandırmışlar!
Prof. Dr. Kenan Demirkol "insanlar akıllı olacak" diyor ve uyarıyor.
İşte şekerle ilgili acı gerçekler...
İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Genel Cerrahi ABD Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kenan Demirkol iyibilginin sorularını yanıtladı..
-Şeker günümüzde artan hastalıkların ana sebeplerinden diyorsunuz, peki eski insanlar ne yiyordu?
"Taş devrinde insanlar şekerle tanışık değildi. Tarım ortaya çıktıktan sonra insanlar mevsimsel olarak bal ve meyve ile şeker alıyorlardı. O dönemdeki meyvelerin şeker oranı bugünkü meyvelerin şeker oranının 3/1’i kadardı."
-Peki ne oldu da meyvelerdeki şeker oranı arttı?
"Kültür üretiminin artması ile, melezleşmeden dolayı şeker oranı gün geçtikçe arttı. İnsanın genetik yapısı şeker tüketimine uygun bir yapı değil, genetik yapının uyum sağlama süreci on binlerce yıl ile ölçülür. Şeker gerçeğini doğru anlamak için tarihine bakmak gerek."
-Şekerin tarihine bakmak gerek diyorsunuz, şeker insanların hayatına ne zaman girdi?
İki yüzyıl önce başlayan "endüstri devrimi" ile gıda üretimi, işlenmesi ve dağıtımında radikal değişimler olmuştur. Ilıman iklimlerde yetişen bir bitki olan şeker pancarından şeker üretilmesinin de 1801 yılında başladığı unutulmamalıdır.
Daha önce şeker kamışından elde edilen ve zenginlerin sofrasında olan şeker, böylece gelir düzeyi çok yüksek olmayanların da kolay satın alabileceği hale gelmiştir.
İngiltere’de 1750'lerde 2,5-3 kg/yıl olan kişi başı şeker tüketimi, 1850'lerde 11 kg/yıl, 1950'lerde 54 kg/yıl, günümüzde ise 75 kg/yıl’a yükselmiştir. ABD'de 19. yüzyılın sonlarına doğru yıllık kişi başı şeker tükettimi 2,3 kg düzeyinde iken bugün 75 kg'a yükselmiştir.
İnsan sağlığının kırılma noktası vardır. Şeker üretiminin sanayileşmesi ile insanlık hem daha fazla şeker tüketir oldu, hem de hayvanlara küspesi verildi!
Özellikle İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra gelişmiş ülkelerde bir yandan insanların alım gücü artarken, diğer taraftan gıda maddesi fiyatlaları düşmüş, bunun sonucu rafine şeker ve mısır şurubu gibi tatlandırıcıların meşrubat, bisküvi, pasta, kek ve diger hazır gıdalarla çok miktarda alınması, kronik hastalıkların artışını hızlandırmıştır.
ABD'de son 35 yılda früktozdan zengin mısır şurubu tüketimi kişi başına yılda 200gramdan 34 kg'a yükselmiştir.
Bulaşıcı olmayan hastalıklar salgını bugün tüm ölümlerin %60'ından sorumludur. Küresel ölçekte beslenme değişiminde aşırı yağ, tuz ve şekerli hazır gıdaların tüketiminin başlıca etkenler olduğu açıkça görülmektedir."
Şeker nasıl elde ediliyor, gün geçtikçe üretim ve tüketimi neden artıyor?
Çay şekeri sakaroz bir molekül glikoz, bir molekül früktozdan oluşan kimyasal bir maddedir. Glikoz/früktoz oranı %50/%50'dir. Mısır şurubunda ise bu oran %80/%20 ile früktoz lehine kayar. Früktoz, glikoza göre daha güçlü bir tatlandırıcıdır. Bu nedenle daha az kalori ile aynı miktarda tatlandırıcı etki sağlanarak kaloriden tasarruf edilebileceği düşünüldüğünden, bir dönem ciddi savunuculuğu yapılmıştır. Ancak kek, bisküvi yapımında olduğu gibi früktoz ısıtıldığında, früktozlu hamur fırında pişirildiğinde tatlandırıcı etkisi azalmakta ve glikozla aynı kalori miktarında früktoz kullanımı gerekli olmaktadır.
İster rafine şeker, isterse "mısır şurubu" kaynaklı olsun ince bağırsaktan emilen früktoz portal ven sistemi ile karaciğere varır. Früktozun insülin salgılatıcı etkisi yoktur ve metabolize edilmesi için insüline gereksinim duymaz. Değişik metabolik süreçler için çok az früktoz kullanılabilmektedir. Geri kalan tüm früktoz trigliseridlere dönüşür.
Früktoz tüm şekerler arasında en hızlı yağa dönüşenidir, böylece kan trigliserit düzeyini çok yükseltir!
Diğer taraftan früktoz insülinin glikoza ilgisini azaltarak hiperinsülinizme yol açmaktadır, bakır metabolizmasını baskılayarak bakır eksikliğine böylece kemiklerin zayıflamasına, anemi, bağ dokusu hasarı, damar hasarı, kısırlık, aritmi, kan kolesterol yüksekliği ve enfarktüse yol açabilir.
Ülkemizde de son yıllarda mısır şurubu üreten 5 fabrika kurulmuştur. 2001 yılında çıkartılan "Şeker Yasası" ile "mısır şurubu" üretim kotası %10 olarak belirlenmiş, daha sonra Bakanlar Kurulu kararıyla kota %15'e yükseltilmiştir. Bu kota ABD'de %2, Almanya'da binde 8.9, Fransa da ise binde 4.9'dur.
Karbonhidrat tüketimi insan biyolojisine bu kadar aykırı iken USDA (United States Department of Agriculture) onlarca yıldır yayınladığı besin piramitlerinde temel besin maddesi olarak karbonhidratları önermiştir. USDA'nın bu tutumu ABD'de son 30 yılda ürkütücü boyutlara varan şişmanlık epidemisine katkıda bulunmuştur. Früktoz kullanımı olasılıkla en büyük zararı yaratmıştır. Ülkemiz bu gerçekten ders çıkartmalıdır! Mısır şurubu kotasına çok dikkat edilmelidir!"
-Şeker insan vücudunu sinsi sinsi tahrip ediyor ama nasıl?
Şeker ile ilgili anahtar kelime: “İNSÜLİN”dir.
Yüz yaş üstü yaşayan insanların ortak özelliğine bakıldığında, kan insülin düzeylerinin çok düşük olduğu görülüyor. İnsülin, giderek artan şeker ve nişasta tüketimiyle aşırı salgılanır hale geldiği için obezite arttı.
‘İnsülin’in asıl görevi enerji depolamaktır. Basit şeker ya da glisemik endeksi yüksek karbonhidratlar ince bağırsaktan emildiğinde, glikoz ve/veya früktoz portal ven ile karaciğere taşınır. Portal ven kanındaki glikoz miktarı, damardaki reseptörler ile saptanarak insülin salgılanır. Glikoz yüksekliğine eşdeğer oranda insülin salgılanmaktadır. Glikoz insülin aracılığı ile kas ya da karaciğer hücresine sokulur ve burada glikojene dönüşür. İnsan vücudunda toplam 120 gram kadar bir glikojen deposu vardır. Bu depo dolunca glikoz yağ hücresine sokularak trigliseride dönüştürülür.
Sürekli çok miktarda glikozun hücre içine sokulmaya çalışılması sonucu hücrelerde zamanla direnç gelişir. Buna insülin direnci denir. Insülin direnci arttıkça daha fazla insülin salgılanır. Böylece insülin direnci sonucu hiperinsülinizm gelişir (postprandial hipoglisemi - kendini doyuramama hissi, aş erme!) Bunun uzun süre devam etmesi sonucu bir tükenme fenomeni olan Tip II diyabet gelişir.Sürekli fazla şeker ya da karbonhidrat alınması insan vücudunun yağlanmasına yol açan ana etkendir.
Şişmanlık beslenme hatasının en önemli sonucudur. şişmanlığın ana nedeni, tüketilebileceğinden fazla kalori alınmasıdır. Son iki yüz yıldır rafine şeker tüketiminin giderek artması, şişmanlığın en önemli nedeni olarak görülebilir. Çünkü şeker bilimde (boş kalori) olarak adlandırılır. Bu ifade ifade ile dile getirilmesindeki neden; şeker tüketimi sırasında hiçbir besin içerisi olmaksızın sadece kalori alınmış olmasıdır."
-Sınav öncesi şeker büyük hata!
"Okurlarımız hemen itiraz edebilirler! Beyin enerji kaynağı olan glikozu kullanmaktadır diyebilirler, hatta bu nedenle her sınav öncesi şeker verilir diye örnek de gösterebilirler.
Evet, beyin enerji kaynağı olarak glikoz kullanır. Ama insan vücudu diğer besin öğelerinde olduğu gibi bu glikozu da kendisi üretebilir.
Sınav öncesi alınmış yapay şeker ise hızla insülin salgıladıkça kişide kan şeker oranının düşüşüne yol açar, bu da beynimizin daha az çalışmasına neden olur.
Sınav öncesi şeker büyük hata! Şeker yiyerek beyninizi daha iyi çalıştıramazsınız. Beynin enerji kaynağı glikozdur ama vücut bunu kendi üretebilir.
Örneğin: spermin enerji kaynağı da fruktozdur ama bunu dışardan almıyorsunuz, vücut kendi üretiyor!"
-Şeker bağımlılık yapıyor haberleri son günlerde gündemden düşmüyor, şeker bağımlılık yapar mı ?
"Gıda maddelerinin hiçbiri fiziksel bağımlılık yapmaz, psikolojik bağımlılık yapar. Şeker de böyle, ancak kısmen fiziksel bağımlılık yapıyor diyebiliriz.
Genetik yapımıza aykırı her gıda bizim ömrümüzden çalar!
İnsanlar akıllı olacak. Genetik yapımıza uygun besinler tüketmek zorundayız. Genetik yapımıza aykırı her gıda bizim ömrümüzden çalar!"
-Tamam o zaman, genetik yapımıza uygun besinlerden, mesela doğal kuru meyvelerden tüketerek şeker ihtiyacımızı karşılasak olmaz mı?
"Akrep zehiri de doğal! Doğal deyip sadece şekerli meyveler yerseniz olmaz. Çok az miktarda tüketmek gerekiyor.
Örneğin; bal çok kuvvetli bir antioksidandır. Her gün az miktarda tüketilebilir. Ama bal yediyseniz meyve yemeyeceksiniz."
Ölçü ne olmalı?
"Günlük bal tüketimi 30 gr.’ı (1 tatlı kaşığı) aşmamalı. Meyvede en fazla 200 gr. tüketilmeli.
Örneğin; 1 elma ve 1 portakal yerseniz başka şekerli besin yemeyeceksiniz. Bal yediyseniz de meyve yemeyeceksiniz."
-Şekeri bırakan hangi hastalıklardan kurtuluyor?
"Şekeri bırak obezite, diyabet, kalp, eklem romatizması hastalıklarından, diş çürüklerinden, sinir ve stresten, ruhsal hastalıklardan, bazı kanser hastalıklarından kurtul diyebiliriz!"
"Çayınız kaç şekerli olsun, tatlıyı nasıl alırsınız soruları hep iştahımızı kabarttı.
Meğer, şekerle bizi nasıl da kandırmışlar!
Prof. Dr. Kenan Demirkol "insanlar akıllı olacak" diyor ve uyarıyor.
İşte şekerle ilgili acı gerçekler...
İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Genel Cerrahi ABD Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kenan Demirkol iyibilginin sorularını yanıtladı..
-Şeker günümüzde artan hastalıkların ana sebeplerinden diyorsunuz, peki eski insanlar ne yiyordu?
"Taş devrinde insanlar şekerle tanışık değildi. Tarım ortaya çıktıktan sonra insanlar mevsimsel olarak bal ve meyve ile şeker alıyorlardı. O dönemdeki meyvelerin şeker oranı bugünkü meyvelerin şeker oranının 3/1’i kadardı."
-Peki ne oldu da meyvelerdeki şeker oranı arttı?
"Kültür üretiminin artması ile, melezleşmeden dolayı şeker oranı gün geçtikçe arttı. İnsanın genetik yapısı şeker tüketimine uygun bir yapı değil, genetik yapının uyum sağlama süreci on binlerce yıl ile ölçülür. Şeker gerçeğini doğru anlamak için tarihine bakmak gerek."
-Şekerin tarihine bakmak gerek diyorsunuz, şeker insanların hayatına ne zaman girdi?
İki yüzyıl önce başlayan "endüstri devrimi" ile gıda üretimi, işlenmesi ve dağıtımında radikal değişimler olmuştur. Ilıman iklimlerde yetişen bir bitki olan şeker pancarından şeker üretilmesinin de 1801 yılında başladığı unutulmamalıdır.
Daha önce şeker kamışından elde edilen ve zenginlerin sofrasında olan şeker, böylece gelir düzeyi çok yüksek olmayanların da kolay satın alabileceği hale gelmiştir.
İngiltere’de 1750'lerde 2,5-3 kg/yıl olan kişi başı şeker tüketimi, 1850'lerde 11 kg/yıl, 1950'lerde 54 kg/yıl, günümüzde ise 75 kg/yıl’a yükselmiştir. ABD'de 19. yüzyılın sonlarına doğru yıllık kişi başı şeker tükettimi 2,3 kg düzeyinde iken bugün 75 kg'a yükselmiştir.
İnsan sağlığının kırılma noktası vardır. Şeker üretiminin sanayileşmesi ile insanlık hem daha fazla şeker tüketir oldu, hem de hayvanlara küspesi verildi!
Özellikle İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra gelişmiş ülkelerde bir yandan insanların alım gücü artarken, diğer taraftan gıda maddesi fiyatlaları düşmüş, bunun sonucu rafine şeker ve mısır şurubu gibi tatlandırıcıların meşrubat, bisküvi, pasta, kek ve diger hazır gıdalarla çok miktarda alınması, kronik hastalıkların artışını hızlandırmıştır.
ABD'de son 35 yılda früktozdan zengin mısır şurubu tüketimi kişi başına yılda 200gramdan 34 kg'a yükselmiştir.
Bulaşıcı olmayan hastalıklar salgını bugün tüm ölümlerin %60'ından sorumludur. Küresel ölçekte beslenme değişiminde aşırı yağ, tuz ve şekerli hazır gıdaların tüketiminin başlıca etkenler olduğu açıkça görülmektedir."
Şeker nasıl elde ediliyor, gün geçtikçe üretim ve tüketimi neden artıyor?
Çay şekeri sakaroz bir molekül glikoz, bir molekül früktozdan oluşan kimyasal bir maddedir. Glikoz/früktoz oranı %50/%50'dir. Mısır şurubunda ise bu oran %80/%20 ile früktoz lehine kayar. Früktoz, glikoza göre daha güçlü bir tatlandırıcıdır. Bu nedenle daha az kalori ile aynı miktarda tatlandırıcı etki sağlanarak kaloriden tasarruf edilebileceği düşünüldüğünden, bir dönem ciddi savunuculuğu yapılmıştır. Ancak kek, bisküvi yapımında olduğu gibi früktoz ısıtıldığında, früktozlu hamur fırında pişirildiğinde tatlandırıcı etkisi azalmakta ve glikozla aynı kalori miktarında früktoz kullanımı gerekli olmaktadır.
İster rafine şeker, isterse "mısır şurubu" kaynaklı olsun ince bağırsaktan emilen früktoz portal ven sistemi ile karaciğere varır. Früktozun insülin salgılatıcı etkisi yoktur ve metabolize edilmesi için insüline gereksinim duymaz. Değişik metabolik süreçler için çok az früktoz kullanılabilmektedir. Geri kalan tüm früktoz trigliseridlere dönüşür.
Früktoz tüm şekerler arasında en hızlı yağa dönüşenidir, böylece kan trigliserit düzeyini çok yükseltir!
Diğer taraftan früktoz insülinin glikoza ilgisini azaltarak hiperinsülinizme yol açmaktadır, bakır metabolizmasını baskılayarak bakır eksikliğine böylece kemiklerin zayıflamasına, anemi, bağ dokusu hasarı, damar hasarı, kısırlık, aritmi, kan kolesterol yüksekliği ve enfarktüse yol açabilir.
Ülkemizde de son yıllarda mısır şurubu üreten 5 fabrika kurulmuştur. 2001 yılında çıkartılan "Şeker Yasası" ile "mısır şurubu" üretim kotası %10 olarak belirlenmiş, daha sonra Bakanlar Kurulu kararıyla kota %15'e yükseltilmiştir. Bu kota ABD'de %2, Almanya'da binde 8.9, Fransa da ise binde 4.9'dur.
Karbonhidrat tüketimi insan biyolojisine bu kadar aykırı iken USDA (United States Department of Agriculture) onlarca yıldır yayınladığı besin piramitlerinde temel besin maddesi olarak karbonhidratları önermiştir. USDA'nın bu tutumu ABD'de son 30 yılda ürkütücü boyutlara varan şişmanlık epidemisine katkıda bulunmuştur. Früktoz kullanımı olasılıkla en büyük zararı yaratmıştır. Ülkemiz bu gerçekten ders çıkartmalıdır! Mısır şurubu kotasına çok dikkat edilmelidir!"
-Şeker insan vücudunu sinsi sinsi tahrip ediyor ama nasıl?
Şeker ile ilgili anahtar kelime: “İNSÜLİN”dir.
Yüz yaş üstü yaşayan insanların ortak özelliğine bakıldığında, kan insülin düzeylerinin çok düşük olduğu görülüyor. İnsülin, giderek artan şeker ve nişasta tüketimiyle aşırı salgılanır hale geldiği için obezite arttı.
‘İnsülin’in asıl görevi enerji depolamaktır. Basit şeker ya da glisemik endeksi yüksek karbonhidratlar ince bağırsaktan emildiğinde, glikoz ve/veya früktoz portal ven ile karaciğere taşınır. Portal ven kanındaki glikoz miktarı, damardaki reseptörler ile saptanarak insülin salgılanır. Glikoz yüksekliğine eşdeğer oranda insülin salgılanmaktadır. Glikoz insülin aracılığı ile kas ya da karaciğer hücresine sokulur ve burada glikojene dönüşür. İnsan vücudunda toplam 120 gram kadar bir glikojen deposu vardır. Bu depo dolunca glikoz yağ hücresine sokularak trigliseride dönüştürülür.
Sürekli çok miktarda glikozun hücre içine sokulmaya çalışılması sonucu hücrelerde zamanla direnç gelişir. Buna insülin direnci denir. Insülin direnci arttıkça daha fazla insülin salgılanır. Böylece insülin direnci sonucu hiperinsülinizm gelişir (postprandial hipoglisemi - kendini doyuramama hissi, aş erme!) Bunun uzun süre devam etmesi sonucu bir tükenme fenomeni olan Tip II diyabet gelişir.Sürekli fazla şeker ya da karbonhidrat alınması insan vücudunun yağlanmasına yol açan ana etkendir.
Şişmanlık beslenme hatasının en önemli sonucudur. şişmanlığın ana nedeni, tüketilebileceğinden fazla kalori alınmasıdır. Son iki yüz yıldır rafine şeker tüketiminin giderek artması, şişmanlığın en önemli nedeni olarak görülebilir. Çünkü şeker bilimde (boş kalori) olarak adlandırılır. Bu ifade ifade ile dile getirilmesindeki neden; şeker tüketimi sırasında hiçbir besin içerisi olmaksızın sadece kalori alınmış olmasıdır."
-Sınav öncesi şeker büyük hata!
"Okurlarımız hemen itiraz edebilirler! Beyin enerji kaynağı olan glikozu kullanmaktadır diyebilirler, hatta bu nedenle her sınav öncesi şeker verilir diye örnek de gösterebilirler.
Evet, beyin enerji kaynağı olarak glikoz kullanır. Ama insan vücudu diğer besin öğelerinde olduğu gibi bu glikozu da kendisi üretebilir.
Sınav öncesi alınmış yapay şeker ise hızla insülin salgıladıkça kişide kan şeker oranının düşüşüne yol açar, bu da beynimizin daha az çalışmasına neden olur.
Sınav öncesi şeker büyük hata! Şeker yiyerek beyninizi daha iyi çalıştıramazsınız. Beynin enerji kaynağı glikozdur ama vücut bunu kendi üretebilir.
Örneğin: spermin enerji kaynağı da fruktozdur ama bunu dışardan almıyorsunuz, vücut kendi üretiyor!"
-Şeker bağımlılık yapıyor haberleri son günlerde gündemden düşmüyor, şeker bağımlılık yapar mı ?
"Gıda maddelerinin hiçbiri fiziksel bağımlılık yapmaz, psikolojik bağımlılık yapar. Şeker de böyle, ancak kısmen fiziksel bağımlılık yapıyor diyebiliriz.
Genetik yapımıza aykırı her gıda bizim ömrümüzden çalar!
İnsanlar akıllı olacak. Genetik yapımıza uygun besinler tüketmek zorundayız. Genetik yapımıza aykırı her gıda bizim ömrümüzden çalar!"
-Tamam o zaman, genetik yapımıza uygun besinlerden, mesela doğal kuru meyvelerden tüketerek şeker ihtiyacımızı karşılasak olmaz mı?
"Akrep zehiri de doğal! Doğal deyip sadece şekerli meyveler yerseniz olmaz. Çok az miktarda tüketmek gerekiyor.
Örneğin; bal çok kuvvetli bir antioksidandır. Her gün az miktarda tüketilebilir. Ama bal yediyseniz meyve yemeyeceksiniz."
Ölçü ne olmalı?
"Günlük bal tüketimi 30 gr.’ı (1 tatlı kaşığı) aşmamalı. Meyvede en fazla 200 gr. tüketilmeli.
Örneğin; 1 elma ve 1 portakal yerseniz başka şekerli besin yemeyeceksiniz. Bal yediyseniz de meyve yemeyeceksiniz."
-Şekeri bırakan hangi hastalıklardan kurtuluyor?
"Şekeri bırak obezite, diyabet, kalp, eklem romatizması hastalıklarından, diş çürüklerinden, sinir ve stresten, ruhsal hastalıklardan, bazı kanser hastalıklarından kurtul diyebiliriz!"
kaynak:www.iyibilgi.com
allah'ım biran önce şu şekerli gıdalardan vazgeçmem lazım.ama ben bir şeker bağımlısıyım.ben de kendimi yavaş yavaş zehirlediğimi biliyordum.bu yazıyı okuyunca bir kez daha anladım.ama iradem zayıf,bırakamıyorum :(((((
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder