19 Ekim 2012 Cuma

nasıl dans bu?

bir adım atıyorsun ileri doğru, biri ayağına vuruyor  “yanlış ayağını attın ya da yanlış yere doğru adım attın” diye, niye yanlış olduğunu anlatmadan. ayağını geri çekiyorsun, bu kez başka bir yöne doğru adım atıyorsun yine ayağına sopayla vuruyor o biri. ilk başlarda doğru ya da yanlışlığını düşünmeden atıyorsun adımlarını, içinden nasıl geliyorsa, hatta bazen o kişi için çok güzel düşüncelerle atıyorsun adımını, heyecanla, mutlulukla doluyken yüreğin, senin adım attığın yöne onun da geleceği yanında yürüyeceği umuduyla atıyorsun adımını, sopa geliyor yine adımına ve kalbin buzdan bir saray gibi paramparça oluyor. bir süre sonra adım atmaya korkar hale geliyorsun, ürkek, kararsız öylece duruyorsun yerinde. adım atmadıkça aranızdaki uçurum büyüyor, büyüyor, daha bir ıssızlaşıp daha bir yalnız oluyorsun. beyaz desen yanlış yapıyorsun, siyah desen yanlış yapıyorsun. hatan nerde anlamaya çalışıyorsun.  arıyorsun suç oluyor, aramıyorsun “müsait değilim sonra ara” oluyorsun. soruyorsun “niye sordun” oluyor, sormuyorsun “ilgisiz” oluyorsun. bakıyorsun “niye dik dik bakıyorsun” bakmıyorsun “sevgisiz”, arkadaşlarımla çıkacağım diyorsun “başına buyruk” oluyorsun, arkadaşlarımla dışarı çıkabilir miyim diyorsun “ niye bende izin istiyorsun, ben despot muyum?”.  “adım atsam mı atmasam mı?” larla geçiyor günler. heyecanla, mutlulukla uyanıyorsun bir sabah, dün akşam geç yattı biraz daha uyusun diyerek sessizce evden çıkıp işe geliyorsun ve işe geç kalmasın diyerek telefon açıyorsun, beni neden uyandırıyorsun diye telefonda sana bağırıyor. buzdan saraylar paramparça oluyor.

1 yorum:

  1. Sonra bir gün kapıyı çekip gidiyorsun, dönüp arkana da bakmıyorsun, ne diyor onu da dinlemiyorsun ve yeni başlangıcında özgür oluyorsun. Özgür ve mutlu... Sevgiyle...

    YanıtlaSil