18 Ekim 2012 Perşembe

gölge

ben buradayım deme ihtiyacı duyuyordu, varlığının başka insanların varlığı tarafından fark edilmesini bekliyordu. böylece kabul edildiğini, ait olduğunu hissediyordu. bu dünyadaki kapladığı alanın farkında olabilmesi için birileri de onun farkında olmalıydı. görünmez adam ona göre çok mutsuz biriydi. çünkü kimse onun orada olduğunu bilmiyordu. fark edilmek için kimi zaman çok gösterişli giyinir, abartılı makyajlar yapardı. insanlar onun bu haline alışıp, artık fark etmemeye başladıklarındaysa, evet hep olurdu bu; çünkü insanlar sürekli gördükleri şeylere alışırlar ve bir süre sonra onu fark etmemeye başlarlar; tıpkı her gün önünden geçtiğimiz parktaki muhteşem ağacı hiç fark etmemiş olmamız gibi, pejmürde bir şekilde gelmeye başlardı işe. bazen dünyanın en mutlu insanı, en şakacısı, en esprilisi o olurdu, bazense en mutsuzu, en bedbahtı. bazı dönemler deli gibi okurdu, her şeyi ona sorsunlar, ne konuşulursa söyleyecek bir lafı olsun diye. kendini mutlu etmek için değil, sırf birileri hakkında konuşsun, birileri onu beğensin diye. yalnız içilen kahve, yalnız dinlenen müzik, yalnız alınan nefes bile anlamsızdı onun için. insana bağımlıydı o. insana ve onaylanmaya. o yüzden kaçardı çatışmaktan, başkalarıyla fikir ayrılığına girmekten. hemen hiçbir konuda kendi fikri, kendi yargıları yoktu aslında. birileri ona ilgi göstersin, onu kabul etsin, kedi gibi okşasın sevsin diyeydi tüm çabası. varlığı buna bağlıydı. bilmediğiyse kendine ait olmayan bu hayatın yeryüzündeki varlığını silikleştirdiği, var olduğunu sanırken sadece başkalarının gölgesi olduğuydu.

1 yorum:

  1. Kara Kitap, selam söyleyiver o GÖLGE'ye, açsın Yusuf Atılgan'ın AYLAK ADAM'ını okuyuversin.
    İnsanlardan ilgi bekleyeceğine, Aylak Adam olmaya niyetlensin:) Ne dersin?

    YanıtlaSil