hafta sonu o kadar yoğun geçti ki bugün hiç dinlenmeden işe gittim. cumartesi sabahı kpss'ye girdim.sırf eşim için kendimi feda ettim.sürekli söylenip durduğu ve çok yorulduğunu belirttiği,bunun suçlusunun da özel sektörde çalışması olduğu-bu fikri annesi tarafından da desteklendiği- için hadi dedim kpss'ye girelim,şansımızı deneyelim.ama şans işi değilmiş,çalışmadan olmuyormuş.ne matematik kalmış,ne ingilizce,hepsi aklımdan uçmuş gitmiş.türkçe iyiydi,hatta sorular kolaydı bile diyebilirim.sınav benim için tam bir hezimetti.altıparmak'ta bir okulda girdim.8 yıldır bursa'da yaşıyorum altıparmak'ın bu kadar güzel sokakları olan bir yer olduğunu bilmiyordum.sınava girdiğim okul eski bir devlet okuluydu.okul o kadar eskiydi ki orda okuyan çocuklar için çok üzüldüm.fırsat eşitliği bu mu dedim içimden.internetten okulun yerini araştırırken gördüm ki okul sbs'de gayet başarılı,ayrıca folklor ekibi türkiye üçüncüsü olmuş.yani koşullar kötü olsa da öğretmenler ve çocuklar çaba harcayınca oluyormuş. sınav sonrası akşam gideceğim düğüne hazırlık olsun diye kuaföre gittim.zaten ingilizce'de ablak gibi kalınca sınavdan süngüm yerlerde erkenden çıktım.benim çatlak kuaförümde işlerim bitince bir kahve içip sohbe ettik.reiki,yoga derken druid büyülerine merak salmış,biraz onlardan konuştuk. eve geldim bizimkiler yok,pikniğe gitmişler.eşim gelip beni de aldı,hooop kendimi piknikte buldum.akşam 5 gibi eve geldik banyoydu yemekti derken hazırlanıp arkadaşın oğlunun sünnet düğününe gittik.biraz çiftetelli,biraz halay biraz damat havası derken yorulmuşum nasıl uyuduğumu bilemedim. pazar günü bedenim yorgunum biraz dinlenmek istiyorum diyordu, kahvaltı sonrası oğluş bir kanepeye ben bir kanepeye yatıp pineklerken arkadaşlar aradı ve pikniğe gidelim dediler.hava çok sıcak hadi gidelim dedik. hemen bir salata yaptım,tabakları koydum ve düştük yola.atatürk kent ormanı'na gittik bu kez,aman ne kalabalık oturacak tek masa yok.çocuklar parkı görünce çıldırdı,illaha kalalım.yaydık yere kilimleri oturduk.ama bünye alışık değil yerde oturmaya, belim, kuyruk sokumum,bacaklarım,sırtım,boynum kısacası tüm eklemlerim tutuldu.gece ağrıdan sabaha kadar uyuyamadım ve şişman olduğum için kendime bir kez daha kızdım.ne hakkım var ayaklarıma,dizlerime,bedenime böyle acı çektirmeye.sırf bir anlık doyum için aburcuburları yiyip dizlerimin üzerine bu kadar ağırlık bindirmeye ne hakkım var dedim ve çok kızdım kendime.
bugün zar zor uyanıp işe gittim.çaycı ablamız da izinde yerine gelen abla da tabi tam bilmiyor sabah kahvemi benim fincanımla değil işyerindeki fincanlarla yapmış,onlar da kalın hiç sevmiyorum kalın fincanda türk kahvesini.neyse öğleden sonra bir kahve daha içtim biraz ayıldım.
hiç gazete okumadım bugün.işim gereği sıkılsam da her gün gazetelerin ekonomi sayfalarını okumaya çaba harcıyorum,ama sınavda çıkan avrupa merkez bankası başkanının adı nedir sorusunu bilemedim ya yuh dedim kendime yuuuuhhh.okuduğum onca gazeteyi neremle okuyorsam.nasılsa hiçbirini hatırlamıyorum,bari magazin okuyup gülerim.
öğle tatilinde kafka'nın dönüşüm kitabıyla ilgili bir yazı okudum.okurken birden kitabı okuduğum zamanki duygularımı hatırladım.çok ağlamıştım okurken.gregor samsa'yı abimle özdeşleştirmiştim okurken.bazı kitaplar,bazı dizi veya film kahramanları bana hayatımdaki kişileri çağrıştırır.abimi çağrıştıran kitap kahramanı gregor samsa, dizi kahramanı ise alf. garip değil mi? yarın psikoloğuma bu durumu bir danışayım bakalım.
psikolog diyince geçen haftaki görüşmeye eşimle birlikte gittik.psikologlara karşı çok önyargılı olmasına karşın bu hafta kendisi bir görüşme daha yaptı.bir daha gider mi bilmiyorum,ama umarım devam eder. iki haftadır huzurluyuz. devam eder mi bilmiyorum, ama etmesi için elimden gelen çabayı göstermeliyim. doğru yapmadığımı biliyorum, ama oğluşa babasıyla hep kavga ettiğimizi ve ayrılırsak daha iyi olacağını söyledim. bana ne dedi biliyor musun? babasıyla kalırmış,çünkü babası her istediğini yapıyormuş. sonra dedi ki "hayır olamaz, bu ailenin birliği bozulamaz." evet tam olarak bu kelimeleri kullandı. bu ailenin birliği bozulamaz.
geçen hafta yine sıkıntılıydım,sıkılınca kendimi alışverişe veriyorum bir sürü kitap aldım yine. can yayınlarının kapmanyasından ronald dahl seti aldım.çocuk kitaplarını okuyup okuyup sıkıntımı atacağım. bir de bu ay doğumgünü olan arkadaşlarıma hediyeler.bu ay eşimin de doğum günü ona da oniki'yi aldım (çıkarcı kara kitap :) ) o okumayacak büyük bir ihtimalle yine alıp bir kenara atacak, neyse ben okurum inşallah.tatiiiil istiyorum.koltukta oturup saatlerce boş boş denize bakmak,ara sıra kitap okumak,yeni yerler görmek istiyorum.
ağustos'ta taile çıkıyorum.bu sene çandarlı'ya gitmeyi düşünüyorum.denizi hakkında bilgi sahibi olan var mı?ben kumlu ve sığ deniz seviyorum da!
işte durum bundan ibaret,işyerinde çok yoğun günler, evde de koca bey olunca uzun zamandır yazamadım.yazmayınca günler farkına varılmadan yaşanıp gidiyor.yazınca anlıyorum ki ben yaşıyorum ve bu dünyada bir iz bırakıyorum. hem de 82 kiloluk bir iz :(((((
sorun kilo sorunu değil onu farkettim,sorun kendini sevme sorunu.kendini sevmiyorsan bir şekilde kendine zarar veriyorsun.aşırı yemek,çok para harcamak,bağımlılıklar, sana zarar veren insanlar,işkolik olmak vb. aydan atlayan kedi'nin listesi gibi kendimi sevmek için nedenler listesi mi yapsam? çok zor bu be!aklıma hiç birşey gelmiyor.ben biraz düşüneyim.
beni takip eden 80 kişi olmuş. takip etmeden okuyan kaç kişi var bilmiyorum çünkü anlamıyorum öyle statcounter'dan falan.yazdığım herşey okunuyor mu onu da bilmiyorum.yine de okuyan herkese teşekkürler.değer verildiğimi hissettiriyorsunuz.
not:fotoğrafı son yıllık iznimde bursa sokaklarında dolaşırken çekmiştim.fotoğrafı iki saatte zor yükledim.çabuk yüklemek için ne yapmalıyım?
Hani orada, Altıparmak'ta eskiden bir pastane vardı. Turan Pastanesi'nin şubesi. Belki ben orada sana dondurma satmışımdır, çooook eski zamanlarda (tabii sen o kadar yaşlıysan, ki değilsindir eminim)
YanıtlaSilah insan ne çok şeyi bir arada yapar oluyor şu günlük hayatta ...
YanıtlaSilbu arada
ben elbette sonuna kadar okudum...:)