22 Nisan 2011 Cuma

içimdeki kuşlar

yüreğimin içindeki kanat çırpan kuşlar hiç susmasın istiyorum.



gülümseyemiyorum bir türlü, kuşların kanadında gözyaşı yığınları.



çığlık atmak istiyorum.bağır, bağır, bağırmak istiyorum.



kendimi kötü hissetmem normal değil mi?



cumartesi günü vapura binip karşıyaka'ya giderken denizi, martıları izledim. elimde mis kokulu kırmızı karanfiller.nihan'a demiştim, yakama kırmızı karanfil takarım, tanırsın beni. ama kokulu karanfil bulabileceğimi düşünmemiştim.şanslı günümdeydim galiba, ama endişeliydim de.hem tanıdığım hem de tanımadığım biriyle ya konuşacak birşey bulamazsam, ya beni sevmezse, ya hayalinde canlandırdığı kız değilsem ve hayal kırıklığına uğrarsa endişeleriyle doluyken ben, vapur karşıyaka'ya geldi. biraz erken gelince iş bankası kültür yayınlarında kitaplara şöyle bir bakayım dedim ve kardeşimle içeri daldık. ben kitaplara dalmış bakarken kapı açıldı ve evet nihan'dı gelen. tahmin etmiş orada olabileceğimi. öyle sıcak ve içten sarıldı ki şaşakaldım. uzun zamandır kimseye bu kadar içten sarılmamıştım. pek dokunan, sarılan biri değilim ben, küçükken pek sarılanım olmadığı için belki.ailem uzaktan severler, dokunmak bir alışkanlık değildir onlarda.ben bu sevmediğim alışkanlığımı oğlumla aşmaya çalışıyorum, her gün ona defalarca sarılıp öperek, ama hala arkadaşlarıma pek sarılamam. sıkı sıkı sarıldık nihan'la. yanılmamışım, hani çizip durduğu sarı uzun saçlı kızlar var ya onlara benziyor. karşıyaka vapur iskelesinden bostanlı'ya kadar yürüdük sohbet ederek. sonra çok güzel bir kafeye oturduk, şimdi ismini hatırlamadığım. kafede içtiğim kahve de yeşil çay da pek güzeldi, yanına nihan'ın güzel sohbeti eşlik ettiği için. zaman su gibi aktı geçti.sabah bulutlu olan hava maviye döndü ve güneş gülümseyen yüzünü gösterdi. keşke dedim daha çok vaktim olsaydı, sohbet bu kadar çabuk bitmeseydi. saat dört gibi ayrıldık nihan'la. kardeşimle ben doğru konak'a nuri iyem'in 100 farklı özel kolleksiyondan alınmış resimlerinin sergisi vardı.onu gezdik kardeşimle. son günüymüş serginin.evet dedim bugün şanslı günmdeyim gerçekten. sonra kemeraltı, fincanda pişmiş kahve, fal derken akşam 9'da döndük eve. babam pasta almış erken doğum günü kutlaması yaptık. pazar günü de izmir kitap fuarına gittim.gerçi oğluş sıkıldığı için pek gezemedik ama aytül akal ve mavisel yener imzalı bir şiir kitabı oldu oğlumun.dolu dolu yaşanan bu hafta sonundan sonra bursa'ya dönüş.



darmadağın bir ev, morali bozuk ve halen iş bulamamış bir koca. eşimin iş başvuruları meğer eski patronunun olumsuz referansı yüzünden olumsuz sonuçlanıyormuş.meğer eşim yönetilmesi zor bir adammış ve onu yıllarca idare etmişler.hayır ben bu referansa inanan adamı da anlamıyorum. hangi firma işine yaramayan adamı 12 yıl idare eder. insanlar ne iğrenç.




izmir'de hava bulutlu da olsa yaşadığım pırıl pırıl iki günden sonra döndüğüm çöplüğümde kendimi çikolata şelalesinin altına gömme isteği duymam normal değil mi?

1 yorum:

  1. çok güzel bir gündü karakitapcım, değil mi??ben 40 yıldır tanıdığım bir arkadaşıma sarıldım o gün.:))çiçeklerin hala capcanlı ve çok güzeller.
    *
    eşinin işiyle ilgili zor süreci atlatacağınızdan eminim. biraz zaman sadece...herkesin zor zamanları var biliyorsun. işler yoluna girince bahsettiğin planı da hayata geçireceksin hem;))

    YanıtlaSil