6 Ekim 2009 Salı

dünyanın en tuhaf mahluku

bir günü daha hiç birşeyi sonuçlandırmadan bitirdim.hayatım yarımlar toplamı, ama iki yarım bir tam etmiyor.

"ben seni sevdiğimi dünyalara bildirdim " çalıyor.

in dereye dereye de
al dereden taşları
...

burda müzik bile dinleyemiyorum.kendime ufak bir el radyosu aldım.hiç bir kanal çekmiyor.internetten de radyo dinlenmiyor.derin bir sessizlik hakim.radyo dinlemek işyerinde niye yasak onu da anlamıyorum ya.hoş anlamadığım çok şey var.

farmville yasaklanmış.ben daha bir çilek bile ekememiştim. önce okuyunca şaka sandım.
ama gerçek.ülkemin garip gerçekleri.

ceylan dağda hayvanları otlatmaya gidince parçalanmış,parçalanan küçük bedenini annesi toplamış.kim vurmuş?belli değil.öyle yazılar okuyorum ki.ben neredeyim diyorum.insan olmak nasıl birşey.ben insansam bunlar kim diyorum.

açılım falan bahane kürt,türk vs...ülkem üzerinde dönen oyunları neden kimse görmek istemiyor.bu kadar kör mü olduk.önemli olan insan olabilmek.ama her geçen gün sanki herşey daha kötü oluyor.eskiden de böyleydi de biz çocuk olduğumuz için farkında mı değildik! sevgi nerde?her yer öfke,kin ve nefretle kokuşmuş.ortalıkta kan kokusu var.

insanı ne güzel tanımlamış nazım:

"dünyanın en tuhaf mahluku"

bizden tuhafı var mı gerçekten...

Akrep gibisin kardeşim,
korkak bir karanlık içindesin akrep gibi.
Serçe gibisin kardeşim,
serçenin telaşı içindesin.
Midye gibisin kardeşim,
midye gibi kapalı, rahat.
Ve sönmüş bir yanardağ ağzı gibi korkunçsun, kardeşim.
Bir değil, beş değil, yüz milyonlarlasın maalesef.
Koyun gibisin kardeşim,
gocuklu celep kaldırınca sopasını sürüye katılıverirsin hemen
ve âdeta mağrur, koşarsın salhaneye.
Dünyanın en tuhaf mahlukusun yani,
hani şu derya içre olup deryayı bilmiyen balıktan da tuhaf.
Ve bu dünyada, bu zulüm senin sayende.
Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer
ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak
kabahat senin, — demeğe de dilim varmıyor ama-
kabahatın çoğu senin, canım kardeşim!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder