21 Haziran 2010 Pazartesi

oyun


öğle yemeği sonrası biraz yalnız kalmak istedim ve işyerinin yakınındaki parka tek başıma oturmaya gittim.ayarsız klimalar yüzünden donduğum için hem biraz ısınır,hem mis kokulu çiçeklerin altında biraz düşünürüm dedim.
insan ruhunun en doğru, en eksiksiz temsili bir labirenttir. bu labirentin içinde her şey olanaklıdır. ben de kendi içimdeki labirentte her gün yeni şeylerle yüzleşiyorum.karşıma çıkanlar kimi zaman çiçekli ağaçlar, kimi zamansa dikenli teller.


cumartesi günü psikoloğuma yine burnumdan soluyarak gittim.nasıl bir adamdır anlamıyorum.genelde görüşmelerimizin sonunda o gün kapıdan girişte ne modda olduğumu düşündüğünü söylerdi,cumartesi günü ilk lafı bugün biraz kırgınsınız galiba oldu.


evet kırgınım.aynı evin içinde iki yabancı gibi yaşadığımız ve yakınlığı sadece cinsellik olarak algıladığı için, benimle başbaşa hiç vakit geçirmediği, giderek daha yoğun bir işkolik olduğu,sürekli mutsuz,hasta,yorgun olduğu, çevresine yaydığı yoğun negatif enerjide beni de boğduğu için kırgınım eşime, aynı zamanda da öfkeliyim.işte bu yüzden evdeki her hareketinin sinirime dokunması, yerdeki çoraplarını,giyisilerini alıp balkondan fırlatmak için içimde duyduğum yoğun istek işte bu yüzden. oysa ki duygusal olarak mutlu edilen, şefkat gören bir kadın belki de kızmaz kocasının yarattığı dağınıklığa,evdeki yıkıcı varlığına.


bugün parkta oturup bir yandan düşünüp bir yandan da etrafımı izlerken bir adam ilişti gözüme yalpalayarak yürüyen . belli bir noktaya kadar geliyor sonra sanki arkasından birileri onu geri çekiyor gibi yine yalpalayarak geri geri gidiyor.aynı şey aynı noktada üç kez tekrarlandı,adam yılmadı hep ileri gitmeye çalıştı, bir güç onu hep geri çekti.yaklaşınca anladım ki adam sarhoş.peki neydi onu durmadan geri çeken güç?


benim hayatımda böyle işte.hep istiyorum ileri gitmek, ama öyle yoğun bir dram yaşanıyor ki hemen yanı başımda ben ondan kaçmaya çalışsam da içinde buluyorum kendimi.eşim ve annesinin yarattığı hayat dramı bu.hayat hep kötü,acımasız,tüm dünya kötü,herşey onların aleyhine.içinde bulunduğum sahnedeki oyuncular bir dram oynuyorlar, ben de çevremdeki tüm bu olumsuzlukları içselleştirip dramın bir parçası oluyorum. kadınlar başarılı olmamaya özen göstererek intihar ederlermiş.ben de mutlu,enerji dolu olmamaya çalışıyorum.çünkü içinde bulunduğum sahnede bu ayıp,suç.


bu çok zor bir farkındalık,acı verici. ya eşim hayat sahnesindeki oyununu değiştirecek, ya ben bu drama dahil olup mutsuzluğumla yaşamayı sürdüreceğim ya da o sahneyi terkedeceğim.


eşimin de psikoloğumla görüşmesini istiyorum.ikna etmek çok zor.keşke kabul etse de onun ailesinden de uzaklaşıp kendi sahnemizi kurabilsek artık.romantik komediler kurgulamak istiyorum.

4 yorum:

  1. Çok sevgili Kara Kitap,
    Hayattaki yoğunluklar ve fazlalıklar bizim asıl varlığımızı ve bu varlığı oluşturanları fark etmemizi geciktiriyor.
    Dilerim ki eşinizle kendi sahnenizi kurarsınız.
    Sevgiler...

    YanıtlaSil
  2. ah,güzelim ya ,ben herşeyin düzeleceğine yürekten inanıyorum.mutlu olmanı diliyorum.:((

    YanıtlaSil
  3. Kara Kitapcım, bazı insanların evlilikleri dörtnala ileri gider ama benimki de dahil olan bir grubunku iki ileri bir geri gitmeye mahkumdur. Çünkü eşler arasında %100 uyum yoktur. Bunu kabullenmek ve yavaş ilerlemeye çalışmak gerekir. Yoksa kocasını da bilimum çevresini de boğmak zorunda kalır insan:) İnşallah herşey gönlünce olur...

    YanıtlaSil
  4. Aylardır tutuyorum kendimi,"kendi kafan karışık,onunkinide bulandırma" diye kendi kendime söyleniyorum...ama bu yazıdan sonra susmama imkan yok.. mirage_sc@hotmail.com adresine e- postanı bildirirsen sana bir hikaye anlatacağım.Senin mi ,benim mi yoksa yurdumun 4 bir köşesindeki herhangi bir kadının mı bu hikaye bilmiyorum.Bildiğim tek şey bu hikayeyi sana anlatmak istediğim...

    YanıtlaSil