1 Mart 2012 Perşembe

suçluyum, razıyım cezama

Kitap okumaya gönüllü müsünüz?

Adamın biri içkiyi fazla kaçırmış. Çevresindekileri rahatsız edince mahkemelik olmuş. Hakim ona önce 15 gün hapis cezası vermiş. Sonra “iyi halini göz önüne alarak” hapisten vazgeçip kararını “bir ay boyunca her gün 1,5 saat okuma cezası”na dönüştürmüş.

Siz miş-mış dememe bakmayın; bu bir masal değil. 12 yıl önce Yozgat’ta olan bir olay. Kahramanı da Alpaslan Yiğit adında bir yurttaş. Kendisi gazetecilere şöyle demiş:

- Allah düşmanıma böyle ceza vermesin! Hakime “Kitap delikanlıyı bozar, normal ceza ver”, diye yalvardım. Çok utandım. Ha evde bulaşıkları yıkamışsın, ha kütüphanede kitap okumuşsun. Herkes bana kıs kıs güldü.

Her gün jandarma nezaretinde kitap okumak zorunda kalan Yiğit, bu duruma dayanamayarak kaçmış, ortadan kaybolmuş. Ama 6 ay sonra dönüp (kitaplara) “teslim olmak” zorunda kalmış.


Gerçi sonradan “okumanın o kadar da kötü bir şey olmadığını” söylüyor, ama çok da değişmiş görünmüyor:

- 15 gün nedir ki, aslanlar gibi yatar çıkardım, köy kahvesine girerken de başımı dik tutardım…

Daha sonradan bu “eğitici uygulama”, başka hafif suçlara da “ceza” oldu. “Kitap okumanın ceza olduğu bir ülkede yaşıyoruz” türü yorumlar da basından eksik olmadı.

* * *

Rusya lideri Vladimir Putin, seçim kampanyası sırasında ilginç bir tez ortaya attı:

- Eğitim sistemimiz kaliteli kitapların okunmasını yeterince özendirmiyor. Bazı Amerikan üniversiteleri öğrencilere 100 kitaplık bir okuma listesi verir. Bizim de okullarımızda böyle bir zorunlu liste uygulamamız yararlı olacaktır.

Ve tartışma başladı. “Kitap zorla mı okutulur?”dan tutun da, bu 100 kitabın seçilmesinin büyük ayrılıklar ve kavgalar yaratacağına kadar her şey söylendi. Kimisi “100 değil, 500 kitap olmalı!” buyurdu, kimisi “Mesele, sayıda değil, nitelikte!” diye haykırdı.

Anketler yapıldı. Birinin sonucuna göre, toplumun, okunmasında en fazla yarar gördüğü kitaplar şunlardı: Tolstoy’dan “Savaş ve Barış”, Bulgakov’dan “Usta ve Margarita”, Dostoyevski’den “Suç ve Ceza”, Puşkin’den “Yevgeniy Onegin”, Şolohov’dan “Durgun Akardı Don”. Bu arada Anayasa’yı, Ceza Yasası’nı, İncil’i, çeşitli pratik bilgi kitaplarını önerenler de az olmadı. Lenin’in eserleri listede yer almalı mı, ya da Soljenitsin’in “Gulag Takımadaları” uygun mu, diye keskin polemiklere girişildi.

Böylece yıllar sonra kitap okuma konusu hatırlanmış oldu. Okullarda, televizyonlarda, gazetelerde tartışmalar ve araştırmalar yapıldı. Sorular soruldu:

- Sizce çocuklar ne zaman okuma alışkanlığı kazanmaya başlamalıdır? Çocuğa en çok kim yardımcı olmalıdır? Nasıl?

Hatta yetişkin toplum, çocuklardan önce kendisini yokladı:

- Ne kadar sık kitap okursunuz? En son ne okudunuz? Sizi en çok etkileyen üç kitabı sıralayın.

Seçimlerden sonra “100 kitap” tartışmaları hatırlanır mı, fikir uygulanır mı, bilmem. Ama konunun açılması sanırım yararlı oldu.

* * *

Rusya’ya gidenleriniz bilir, Ruslar kitap okumayı severler. Metroda herhangi bir vagona girin; orada mutlaka kitap okuyan 3-5 kişi görürsünüz. Eskiden de böyleydi. Hatta Sovyet döneminde daha fazlaydı ve SSCB dünyanın en çok okuyan ülkesiydi.


Elimde birkaç yıl öncesinin bir araştırması var. Buna göre ortalama bir Hindistan yurttaşı, kitap okumaya haftada 10,7 saat ayırıyor. Rusya’da ise bu süre 7,1 saat, yani günde bir saatten biraz fazla. En çok okuyan ilk 10 ülke sıralaması şöyle:

- Hindistan, Tayland, Çin, Filipinler, Mısır, Çek Cumhuriyeti, Rusya, İsveç, Fransa, Macaristan.

Günde ortalama 4,5 saat televizyon izleyen Türkiye halkı ise kitap okumaya YILDA sadece 6 saat ayırıyor. Düzenli kitap okuyanların oranı Japonya’da yüzde 24, ABD’de yüzde 12, İngiltere ve Fransa’da yüzde 11 iken Türkiye’den binde 1 kişi. Bir Japonya yurttaşı yılda ortalama 25 kitap okurken bir Türkiye yurttaşı 10 yılda bir kitap bitiriyor. (Geçen yılki resmî bir açıklamada bu veriler reddediliyor, Türkiye’de ortalama yılda 7,2 kitap okunduğu, 7-14 yaş grubu için ortalamanın “ayda 1 kitap” olduğu savunuluyordu.)

2007’de Rusya’daki kütüphanelerde 739 milyon kitap varken, bu sayı Almanya’da 104 milyon, Bulgaristan’da 46 milyon, Türkiye’de ise 13 milyon idi. BMÖ İnsani Gelişim Raporu’ndaki kitap okuma sıralamasında Türkiye’nin yeri 86. basamakta. Türkiye’de kitap, genel ihtiyaç maddeleri sıralamasında 235. sırada yer alıyor.

İzninizle yazıyı tatsız ve banal bir alıntı ile bitireyim bu sefer. Okuma konusunda internette yapılan bir tartışmadan oldukça sıradan bir bölüm aktarayım:

- Ben kitap okumuyorum, zevk alamıyorum, sıkılıyorum İşin kolayına kaçıyorum: Aç televizyonda bir film izle. Aynı şey değil mi?

Hakan Aksay
gazetedeki bir köşe yazısı bu. devlet politikası olarak televizyon izlemek özendirilerek daha da az okumamız sağlanıyor. ülkemi seviyorum. :))

lütfen birileri de beni cezalandırsın ve bana kitap okuma cezası versin. can baba'nın dediği gibi;

Reis Bey dedim Reis Bey
Asın beni dedim dövün öldürün beni
Suçluyum dedim kahpenin soysuzun biriyim ben
Vatan hainiyim belki de
Çalmadım öldürmedim ama
Daha kötüsünü yaptım
N’aptım biliyor musunuz

Halim Beyin deposunda hamaldım geçen yıl
Kaçıncı balyaydı kimbilir
Kaçırmışım keçileri birara
Arabalar evler sokaklar alıp başını gitmiş
Bi ova bi ben bi gökyüzü
Sırtımda bir pamuk tarlası
Çıkmış üstüne güneş terter tepinir
Tek dur dedim güneşe
Hayvanlığın lüzumu yok
Baktım oralı değil
Yıktım oracığa pamuk tarlasını
Aldım ayağımın altına güneşi
Yer misin yemez misin
Neden sonra uyanmışım
Karanlıklar basmış geceler olmuş
Bir ayçiçeği açmış sağ elimde
Solumda yediveren yedi amele
Almışız denizi karşımıza
Çatır çatır dişimizde ayçiçekleri
Bi güzel ağlamışız

Adamın gözleri Reis Bey
adamın gözleri
Bir koltuk meyhanesiydi
İzmir’in Meyhane Boğazında
Bir dumandır uğruyor dışarı bir duman
Dumanın yanısıra bir kerih türkü
Gel dedi gel girdim içeri
Koluma yapıştı birden
Gördün mü dedi şu deyyusları
Köşede üç herif oturuyordu
Nedense çürük dişlerim geldi aklıma
O keçiler var ya dedi o namussuzlar
Onlar yedi benim başımı
Bigün bile yaşatmam o itleri ama
Şükretsinler gene kafakâğıdımı kaybettim
Ah bir kafa-kağıdım olsa
Ben bilirim yapacağımı
Adamın gözleri bir Bursa bıçağıydı
Çıkardım cebimden nüfus kâğıdımı
Tutuşturdum eline
Cıvıl cıvıldı gözleri
Yeni dağılmış bir ilkokul gibi
İşte böyle dedim Reis Bey
Başınızı ağrıtmayayım
Yoksa bunlara gelinceye dek daha ne haltlar karıştırmadım

Biliyorum suçluyum razıyım cezama
Çalmadım öldürmedim ama
Daha kötüsünü yaptım
Na’aptım biliyor musunuz Reis Bey
Tuttum insanları sevdim

suçluyum işte, o yüzden polis zoruyla günde 2 saat, yok yoooook bu suça iki saat yetmez en az 4 saat kitap okuma cezası istiyorum. kendim geldim teslim oluyorum. böylece belki yatak ucumda, oturma odasındaki kanepenin başında, salondaki masanın üzerinde ve tuvalette yer alan başlanmış ama bitirilememiş kırmızı kitap (engin geçtan), gohor (aşkın güngör), julıa (çizgi roman), iyi hissetmek (psikoloji), dört arketip (carl gustav jung), anna karanina, benek'in masalı 2. kitap (nihan sarı), rome ve julıet ve daha niceleri okunup yeni kitaplara başlanabilir.reis bey dedim reis bey, biliyorum suçluyum razıyım cezama.

5 yorum:

  1. Güzel dile getirmişsiniz. Kitap okuma konusundaki başarımızı(!) biliyordum ama Hindistan'ın en çok kitap okunan ülke olduğunu bilmiyordum. Halbuki bizim insanlarımız Hindistan deyince "sığıları" hatırlar!!Ne acıdır ki diniyle dalga geçilen bu insanlar bol kitap okurken, çoğunluğu ilk emri "oku" olan bir dine mensup insanlarımız da TV izler..
    Reis Bey'e söyleyin beni de mahkum etsin..

    YanıtlaSil
  2. çok güzel bir yazı olmuş hic bilmiyordum ceza olarak sunuduğunu kitabın ben zevkle okurken, okumak için can atarken Türkiye de cezaymış vay be ...

    YanıtlaSil
  3. Ba - yıl - dım. Karşıma denizi almış,yanımda ayçekirdeği, elimde kitaplı hayal kurdum. Bitene kadar yüzümde silinmesini istemediğim tebessüm. Sevgiyle hoşçakalın...

    YanıtlaSil
  4. ah evet bu yüz kızartıcı istatistikleri ben de okumuştum bir ara. ne kötü bir durumdayız.ben de mi cezalandırıldım yoksa ..

    YanıtlaSil
  5. evet Rusyada aynen yazıldığı gibi.. metroya her binişimde bir vagonda en az 3-4 kişi kitap okuyordu.. ayakta yolculuk edenler bile okuyordu..

    bu arada ilk anlattığın olayı bilmiyordum.. hakikaten yahu.. inanılır gibi değil.. aynı ülkedeyiz dimi?

    YanıtlaSil