7 Mart 2012 Çarşamba

bir varmış bir yokmuş



Daralma

Sokaklar gökyüzü insin diyedir aşağı

Çocuklar oynasın diye

Sokaklar pencereler baksın diyedir birbirine

Dertleşsin diye

Önce yüzüyle eskir evler

Yavaş yavaş kaybeder beden ısısını

Sesi yetmez olur da odalara

Bahçelere zor atar kendini

Suskunlaşır kapılar, pencereler uykulu

Dört duvarın sohbetidir oda

Evler hâlâ konar göçer çadırı çoğumuzun

Ölümü büyüttüğümüz ipek kozalar

Öyle daralttık ki içimizi

Bir saksılık toprağa yer yok

Herkesin kendini gösteriyor pusulası

Ağaç kendi göğünü biliyor sadece

Ve tüm yolculukların sonunda

Oteller kolayca terkedilir de

peki ya evler...

Gonca Özmen / Çıkın Dergisi Haziran 2001 sayısı


evin içi bomboş kalır birden. gideni uğurlarsın bir kalabalık ve koşuşturmacayla. sonra herkes evine gider, kalırsın bir başına. gidenin kalbimizdeki yeri daha bir dolar da evde boşalan yeri, ilk günler anlamazsın. sanki kısa bir yolculuğa çıkmış da geliverecekmiş gibi gelir. beklersin, ama gelmez. fotoğraflar sana yüzünü unutturmaz, ama bir süre sonra mimikleri yavaş yavaş aklından silinmeye başlar. kendini zorlarsın hatırlamak için. belki de onu olmadığı gibi hatırlarsın. en acısı da belki zihninin içinde ona ait sesi yitirmek. sesi nasıldı? bu durumda ne derdi diye düşünüp de sesini hatırlayamamak acıtır seni.


aslında kötü birşeyler olduğunu seziyordum. çünkü sosyal medyayı aktif olarak kullanan, tabiri yerindeyse cıvıltılarıyla hayatımıza renk katan oip'imin birkaç gündür sesi soluğu çıkmıyordu. tahmin ediyordum, ama konduramıyordum. bu yazıyı okuduğumdaysa gözyaşlarıma hakim olamadım. hıçkıra hıçkıra, katılarak ağladım.


Sizin Hiç Babanız Öldü mü?


Sizin hiç babanız öldü mü?

Benim bir kere öldü, kör oldum.

Yıkadılar, aldılar, götürdüler.

Babamdan ummazdım bunu kör oldum.

Siz hiç hamama gittiniz mi?

Ben gittim lambanın biri söndü

Gözümün biri söndü kör oldum.

Tepede bir gökyüzü vardı yuvarlak

Söylelemesine maviydi kör oldum

Taslara gelince hamam taslarına

Taslar pırıl pırıldı ayna gibiydi

Taslarda yüzümün yarısını gördüm

Bir şey gibiydi bir şey gibi kötü

Yüzümden ummazdım bunu kör oldum

Siz hiç sabunluyken ağladınız mı?
Cemal Süreya


dünden beri çok ağladım. oip'i çok sevdiğimden mi, çağan'ın, bora'nın gözyaşlarını, şakınlıklarını düşündüğümden mi yoksa bugün abimin doğum günü olduğundan mı bu kadar etkinlendim bilemiyorum. çok üzgünüm.

1 yorum:

  1. canım benim... beni düşünen, anlayan, görmeden tanımadan sarıp sarmalayan canım arkadaşım.

    kafam dağılsın diye işe gelmiş, boş boş bakınırken okudum yazdıklarını. oturup ağladım yine. zaten gözyaşlarım kirpiğimin ucunda hazır beklemede zaten, böylesine yüreğime dokunan satırlarla koyverdim gitti.

    dediğin gibi:
    "sanki kısa bir yolculuğa çıkmış da geliverecekmiş gibi gelir. beklersin, ama gelmez."

    abinin doğum günü kutlu olsun..
    çok öperim

    YanıtlaSil