13 Ekim 2011 Perşembe

dehşet

içimde bir huzursuzluk hali, yüreğimde bir sıkıntı. kontrolün bende olmamasının yarattığı tedirginlik. peşinden gelen panik hali. dün akşamdan beri hissettiklerimi anlatmaya yetecek uygun kelimeyi bulamıyorum. düşüncelerimin yarattığı fiziksel ve duygusal hali tanımlamaya bildiğim kelimeler yetmiyor. dün akşam veli toplantısına gittik, etüt meselesiyle ilgili. etütü aslı isteyen öğretmenimiz ve 22 veli.istemeyen 8 aileydik. detayları ve konuşulanlar değil bende yarattığı duyguydu önemli olan.

“dehşet”

evet dehşete düştüm ve çocuğumun içine düştüğü kaynar kazanı görüp adeta ağıt yakasım geldi.
bir veli artık oyun yaşlarının geçtiğini ve disipline girmeleri gerektiğini söyledi.
bazı veliler halk oyunları gibi etkinliklerin yapıldığı serbest etkinlik saatlerinde de ders yapılmasını teklif etti.

bir veli akşam 8’e kadar ders yapan bir özel okulu örnek gösterdi.

henüz okula yeni başlamış çocukların sbs’de ilk 3000’e girmesi için neler yapılması gerektiği konuşuldu.

ben zaten akşamları saat 9’dan 12’ye kadar ödevleri zor bitirdiğini hafta sonu ailesiyle vakit geçirmesi gerektiğini söylediğimde öğretmenin kurduğu cümleler beni tekrar dehşete düşürdü.

bir ay olmasına rağmen hala oğlumun adını doğru öğrenemeyen öğretmeninin tespiti,

....’ın eline kalemi vermiş bırakmışsınız, kalemi yanlış tuttuğu için de hep geri kalıyor, o yüzden yarım kalan yazılarını da eve getirdiği için çok ödevi oluyor. evde de yetiştirememesi normal.
ve öğretmen bunu diğer tüm velilerin içinde söylüyor.

verilmiş 32 sayfa ödevi yetiştiremeyen de benim minik oğlum oluyor.

peki diyorum bu sorunu nasıl çözeriz. doğru kalem tutmayı nasıl öğretiriz.

cevap yok.

ben evde her kalem tutuşunu düzeltmeye çalıştığımda kalemi fırlatıp ağlamaya başlıyor.
bugün bir tahta siparişi verdim internetten zeynep’in önerisini denemek için.kalemi doğru tutturup karala oğlum diyeceğim.

eskiden akşamları kitap okurduk, şimdi yazı ödevi yapmaktan kitap okumaya zaman kalmıyor.

eğitim sisteminin kırık çarkları arasında ezilmekten oğlumu nasıl koruyacağım ben.

dinleyin ağıdımı

4 yorum:

  1. Sevgili Karakitap, okul ya da öğretmen değiştirmeni tavsiye edebilirim ancak.. Yazdıkların ürkütücü:( Evet, hırslı veli olayından kaçış yok malesef ama sizin sınıftakiler biraz fazla abartmışlar olayı.. onları yine de geç ama ilk 3 yıl her şeyden önce öğretmenin ilgili ve şefkatli olması gerekir. Burada tüm iş sana düşüyor az travmayla bu yılı atlatmanız için. Çok üzüldüm:( çok kolay gelsin...

    YanıtlaSil
  2. Kara Kitap, önce annenin sakinleşmesi lazım bence. Öğrenim hayatının en zor dönemi 1. sınıftır. Herşeyin ilk öğrenme aşaması zor değil midir? Bunu baştan kabul etmeli. Sonra tekneyi rüzgara karşı değil rüzgarla beraber istediğin yere sürmeyi öğrenmeli. Okul çok uzun bir süreç. Nasıl başlarsan öyle gider demeyeceğim. Her yıl yeni tecrübeler kazanılıyor. Sonra "vay ben ne gereksiz dertler edinmişim" deniliyor. Öğretmen neden acaba hafta sonu kursu açmak istiyor? Çünkü eğer ek maaş yoksa işin içinde, (varsa bile) öğretmeni takdir etmek lazım. Hafta sonunu neden okulda geçirmek istiyor? Geçici bir süre için olabilir mi? Çocuklar okumayı sökünce bırakacak belki..
    Bu ayrıntı bence önemli:)

    Kara Kitap, bu okulu ve bu öğretmeni siz seçmediniz mi? Eğer öyleyse bence öğretmene de okula da güvendiğinizi hissettirmelisiniz. Yoksa,Pino'nun dediği gibi değiştirin öğretmeni, oğlunuzu başka bir öğretmenin sınıfına verin. Annenin tavrı çocuğa da yansır ve çocuk öğretmenin kendine eziyet ettğini düşünür. ne okulu sever, ne öğretmeni ne de dersleri sever... Fena olur:)

    Oysa çocuğa her ödev yapışında sizin de bir zamanlar aynı vaziyette olduğunuzu anlatsanız, bunun geçici olduğunu, okumayı yazmayı bir söktükten sonra her şeyin çok daha kolay olacağını anlatsanız diyorum Kara Kitap... Sistemle savaşmak sinirlerinizi yıpratır. Sistem içinde kendi yolunuzu bulacaksınız illa ki. Keyif almayı unutmadan:) Oğlunuzla adam asmaca oynasanıza... Kelime bilgisini acayip geliştirir. Fişlerden adam asmaca oynayın misal:) Hımm... Ben de ne oyunlar var:))

    Neyse... Zaten bir tek ben böyleyken böyle diye yazıyorum. Hepinize ters düşüyorum. Ne yapayım?
    Böyleyim işte:))



    Her aile çocuğu için doğru yaptığını düşünür. Ş

    YanıtlaSil
  3. Bende de erkek, birinci sınıfa giden, kalemini fırlatan, kalemi yanlış tutan velet Efe'nin annesiyim. Kendim gibi tüm 1.sınıf annelerinden aynı şeyi duymak en azından sadece biz geriden takip eden ya da yavaş yazan değiliz diye seviniyorum. Diğer taraftan acaba ilk okul hazırlıkta gerçekten hazırlık yerine ana okulu muamelesi mi yapıldı diye düşünüyorum. Aslında 1.sınıfa hazır değil mi bu çocuklar? Ödevleri geriden takip etmeye başladığımızdan beri bende evde bir sinir harbi, çocuğa yüklenmeler, akşam vicdan azabı, zaten çalışan anneyim, topu topu 2 maksimum 3 saat beraberiz. Gününödevi ne ise onu yapıyoruz, belirli bir saat koydum, o saat gelince bırakıyoruz ödevi. Hep gerideyiz ama yaptığımızı çok güzel yapmaya başladık, hafta sonlarıda eksikleri toparlamaya çalışıyoruz...

    YanıtlaSil
  4. Ben etütlü bir okulda okudum ilkokulu. Akşam 7'de ev gelirdim. Çok yorgun olurdum. Ama eve ödev verilmezdi, okuldaki etüt saatinde (16.00-18.00) arasında ödevlerimizi yapardık.
    Oğlunuz eve 7'de geliyor ve bir de üzerine ödev mi yapıyor? Çalışan bir insan olarak akşam eve 7'de geldiğimde yorgunluktan bayılıyorum. 7 yaşındaki bir çocuğun halini düşünemiyorum. Günahtır ya...
    Kızım 25 aylık. Okula göndermemek niyetindeyim. Eğer o döneme kadar, ortama ayak uydurması önemli görüşünü benimsersem, yarım günlük bir okula laf olsun diye göndereceğim. Asla ödev yaptırmayacağım. Çocukların ödev yapmasının gerekliliğine inanmıyorum.
    Yabancı bloglarda çok okuyorum üniversiteye kadar hiç okula gitmemiş insanlar var ve çocukluk yıllarından rüya gibiydi diye bahsediyorlar. İyi üniversitelerde okumuşlar, iyi de bir kariyerleri var.
    Bize dayatılan her şey doğrudur ve de dolayısıyla içimize sinmese bile yapmak zorundayız diye bir kaide yok.
    7 yaşında bir çocuk evine akşam 7'de gelmemeli. Ben böyle okudum ve mutsuzdum!

    YanıtlaSil