Kadın bütün haftasonu ev işine dair hiçbir şey yapmamış. Ev dağınıkmış, yemek yokmuş, bulaşıklar lavaboda yığılmış umursamamış.Zaten bu günlerde yoğun bir umursamazlık ve yabancılaşma varmış üzerinde. Pazar sabahı psikoloğuyla yaptığı 3 saatlik görüşme hayat sahnesinde karışık olan renkleri bir fırçayla daha karıştırmış. Eve gelirken poyraz kulağına deli gibi üflemiş, üflemiş…Kadın anlamamış rüzgarın kulağına bağırdığını. Garfield izleyip lazanyayı merak eden oğluna lazanya pişirme sözü varmış, eve gelince bakmış herkes miskin miskin yatıyor,almış üzerine bir battaniye o da uzanmış televizyon karşısındaki yerine. Uyumamış aslında gözlerini kapatıp uyur gibi yapmış. Yummuş gözlerini kendi kendine birazdan gözlerimi açacağım aydınlık güneşli güzel bir gün olacak, evim derli toplu, sıcacık yemekler pişmiş olacak, eşim güleryüzlü sevgi dolu olacak, evim hayalimdeki gibi huzur kokacak demiş, demiş, tekrar etmiş içinden. Gözünü açtığında göreceklerinden korktuğu için 1,5 saat uyumadan gözleri kapalı öylece yatmış. Gözlerini açtığında eşi tarafından yapılmış, içine olanca tuz atılmış kıymalı lazanya takliti yapan yemeği görmüş. Oğlu yemiş, hayal kırıklığı ve bu çok tuzlu diyerek. Kadın üzülmüş, keşke yatmayıp oğluma adam gibi bir lazanya yapsaydım diye keşke hanesine bir cümle daha eklemiş.
Çocuk cumartesi sabahı yine geç kalkmış. Çok severmiş uyandıktan sonra yatakta keyif yapıp, odasının duvarlarına bakınıp, kangurusunu okşayıp parmak emmeyi. Annesi merak edermiş o sabah keyfi anlarında neler düşündüğünü, ama kapıdan o görmeden sessizce onu izlemeyi de sevdiğinden odaya girip bozmaşmış oğlunun sabah keyfini.Beklermiş “anneeee” diye seslenmesini. Bütün miskinliğiyle kalkmış çocuk,annesi okuldaki etkinliğe gitmek isteyip istemediğini sormuş. Okula gitmek istememiş çocuk. Baba saate bakmış 11, evde ekmek yok, peynir yok, yumurta yok, domates yok , hadi sizi kahvaltıya götüreyim demiş. Çocuk çok sevinmiş ve kahvaltıya nereye gidileceğini her zamanki gibi o belirlemiş. Zaten anne ve babası o nereye gitmek isterse oraya giderlermiş. Hemen kahvaltı sonrası oynamak için oyuncak seçilmiş ve kocaman lego kutusu çantaya sıkış tepiş sığdırılmaya çalışılmış. İtirazsız tüm kahvaltısını bitirmiş, e ne de olsa o istemişmiş kahvaltıya gelmeyi. Sonra anne ve babası gazetelerini okusun diye kendi kendine oyun oynamaya başlamış. Ne güzel şeymiş tüm ailenin bir arada olması, ara sıra oyundan kafasını kaldırıp anne babasına bakmış. Hiç konuşmadan gazetelerini okuyan ve çaylarını içen anne ve babasına. Annesi tutturmuş pazara gidelim sebze meyve alalım diye. O sevmiyormuş pazarı, pazar kalabalığını; tutturmuş gitmem de gitmem diye. Babası yine onun dediğini yapmış tabi ki, zaten babası hep onun tarafındaymış, annesi karşı tarafta. Alışveriş için yakındaki bir markete gitmişler. Sebze, meyve, peynir, ekmek derken süt reyonunda belli bir tutarda süt alana sirk bileti hediye edildiğini görmüşler. Gidelim gidelim demiş çocuk ve iki kişilik bilet alabilecek kadar süt almışlar. Pazar günü uyandığında annesi yokmuş, babasının hazırladığı kahvaltıyı istememiş, zaten kahvaltı etmeyi de pek sevmiyormuş. Annesi dışardan geldiğinde diğer kanepeye de o uzanmış. Çocuk babasıyla aynı kanepede üzerinde battaniye yatıyormuş, baba horluyor çocuk çizgi film izliyormuş. Sonra babanın yaptığı lazanyayı yemiş, bu muymuş lazanya demiş. Akşam da babasıyla birlikte sirke gitmişler. Sirk eskiymiş koltuklar gıcırdıyormuş, palyaçolar hiç komik değilmiş, kaplanlar kedi gibi, hayvanlar mutsuzmuş. Sirkin ilk yarısı bittiğinde çıkmışlar ve ikinci yarıyı izlememişler. Sirki sevmemiş çocuk. Annesi neden diye sorduğunda, sevmedim işte demiş.
Erkek susmuş, somurtmuş, oturduğu yerde uyuklamış, bulmaca çözmüş.
2.cemre’de suya düşmüş, bir hafta daha, şubat’ın son haftası da bitmiş. İyi olmuş bittiği Şubat’ın, Mart ayında güzel günler göreceğine inanıyor kadın, rüyasında yakalamaya çalıştığı o çok güzel fil yavruları, başka bir rüyada gördüğü oğluyla beraber denize girdiği o tertemiz koy… Hepsinin bir anlamı olmalı diyor.
Umut biterse yaşamın anlamı kalmıyor biliyor. Umutlu olmaya çalışıyor, umutlu kalmaya çalışıyor.