14 Şubat 2011 Pazartesi

aslan geliyor kaplan geliyor,TIP!

Hayatı hep aynı bedenle, aynı kafayla sürdürmek mecburiyetinin sıkıcılığı yetmiyormuş gibi bir de dublör kullanma hakkı vermiyorlar insana. Halbuki bazı kalp ağrısı durumları dublörün üzerine yıkası geliyor insanın. Sevgili terk edilecek mesela ya da patronla son derece sıkıcı bir konuşma yapılacak. Çağır dublörü. "Action!" ve film devam etsin. Bazı sahneler senin yokluğunda devam etsin. Bakın, taşeronlaştırma da olabilir mesela. Hayatınızın bazı sıkıcı bölümlerini taşerona verebilmelisiniz. Hayatın angaryasını para karşılığı almalı biri sizden. Faturaların ödenmesi, bazı şeylerin akılda tutulması, kimlere nasıl davranılacağının hesap edilmesi, akrabalara nezaket telefonlarının açılması... "Maddi - manevi her işinize bakılır!" gibisinden mesela.

"Hayat menajerliği"
Acaba hayatın her bir noktasını parasal bir değere tahvil edebilen bu düzende niye kimsenin aklına mesela "hayat menajerliği" gibi bir iş kurmak gelmiyor? Bu sehpa nereye konulacak? Hangi ayakkabıyı almak daha "havalı" olur? İşyerindekilere nasıl davranırsan başın belaya girmez? Nasıl bir stilde giyinirsen "imajın" cilalı olur? Karizmanın korunması için ne yapmak lazım? Maaş pazarlığında insan kendini nasıl ağırdan satar? İnsanlığın bütün bu bayağı kurallarıyla ilgili bölümlerini biri sizin yerinize düşünüp bir strateji belirlese mesela. Hatta acaba "hayat değiş tokuşu" nasıl olur? Öyle ya, sorunlarınız zaaflarınızdan kaynaklanıyorsa bir başkasının öyle zaafları olmadığı için sizin hayatınızdaki sorunları daha kolay çözebilecektir. Karşılığında siz de bir süreliğine onun hayatına bakacaksınız tabii. Canınız sıkılınca yine geri vereceksiniz hayatı veya değişim ilişkisine yeni insanlar sokacaksınız. Neşenizi bulacaksınız.
Devre mülk hayat! Hayatlar evler gibi olabilse keşke. Kapısına kilidi vurup biraz dışarı çıkabilseniz. Selam veren tanıdıklara "Kusura bakmayın. Ben bir süreliğine ben değilim. Kendim de tatildeyim" diyebilseniz. Hatta ev gibi olan hayatlar sonra da "devre mülk" olabilse... Aynı hayatı birkaç kişi toplanıp yaşasanız. Öyle tartışa tartışa, beraber karar vererek mesela. İnsanın kendinde canı sıkılıyor sadece kendiyle! Keşke birileri daha olsa insanın içinde. Akıl danışabileceği, kritik zamanlarda kendini şöyle masanın üzerinde koyup "Ben şimdi ne yapacağız?" diye tartışabileceği...

"Çok karışır işler. Girmeyelim böyle olaylara" diyorsanız o vakit mesela "Tıp! Müessesesi" diye bir şey olsa. Hayatın bir yerinde, tatile gidecek bile takati olmayanlar, yani artık o derece olaylara katılmak istemeyenler "Tıp! Müessesesi"ni kullansa. Bir tür "Durma Hakkı". Öylece, olduğun yerde durma hakkı. Hiçbir şey yapmadan ve her şey yanı başından sana ihtiyaç duymadan akıp giderken. Durmak isteyince "Aslan geliyor! Kaplan geliyor! Tıp!" desen o eski çocuk oyunundaki gibi. Konuşan yansa. Sana ilişen yansa bu oyunda. Sen hiç yanmasan. Bir değişiklik olarak sen yanmasan bu sefer! Son derece mantıklı olan, aslında herkese de pekala iyi gelecek bu öneriler yine kabul edilmeyecek. İnsanlık böyle tuhaf bir şey işte. Herkes illa kendinde kalacak, kendine sahip olacak, kendine yapışacak, "kendi olacak". Ne demekse? İnsan, kalabalık bir şeydir oysa. Bazı kalpler ana - baba günü...

Ece Temelkuran

2 yorum:

  1. Heyyy sayfan değişmiş, ne güzel olmuş daha yeni görüyorum. Ohh pek iç açıcı. Sanırım Şuşu'nun eli değimiş :)

    YanıtlaSil
  2. Ben sen yazmışsın diye okuyordum.Ece Temelkuranı görünce şaşırdım.Sanki senin kaleminle yazılmış gibi.Ece senin kalemimi almış yazmış acaba?

    YanıtlaSil