19 Aralık 2011 Pazartesi

gezi kitabı

antalya'ya gideceğim zaman bavuluma atmak üzere başucumdaki kitaplara şöyle bir baktım.akşamları otel odasında okumak için içlerinden birini seçip götüreyim, hem de o da görsün antalya'yı diye düşündüm. içimden anna karanina geçti, hem de okumak için bulacağım zamanla 1000 sayfanın üzerindeki kitabı belki yarılarım diye düşündüm.ama o kalın kitabı bavuluma koyup kendime yük etmek istemedim. kütüphaneme şöyle bir göz gezdireyim dedim ve ilk bakışta gözüm onun üzerine kilitlendi. engin geçtan'ın yıllar önce insan olmak isimli kitabını okumuştum. engin geçtan bir psikolog, aynı zamanda roman da yazıyor. elime aldığım evimdeki ikinci engin geçtan romanıydı. bir diğeri başucumdaki kırmızı kitap'tı. madem engin geçtan okuyacaksın kırmızı kitap'ı götür ve onu oku bitir dedi egom. ama kalbim elimi ona doğru uzattı, vazgeçemedim ve attım kızarmış palamutun kokusunu çantama.

"insan hiçbir şeyi bıraktığı yerde bulamıyor, kızarmış palamutun kokusunu bile."

yazıyordu kitabın arkasında. uzun yıllar amerika'da yaşamış ve yıllarca hiç ülkesine dönmemiş, dönememiş bir türkün istanbul'da çocukluğunun,gençliğinin, aslında kendi varlığının izlerini sürmesi üzerineydi kitap.

olaylar kahramanımızın istanbul'a gelişiyle başlıyor, kalacağı otelin giriş kapısında biri vuruluyor. sonrası film gibi. kahramanımızı bizans zamanında, osmanlı döneminde ve günümüzde istanbul sokaklarında görüyoruz kah erguvan moru bayrakların, kah erguvan moru elbiseli bir kadının peşinde dolaşırken.

kitabın kahramanı istanbul sokaklarında dolaştıkça ben de antalya'nın ara sokaklarını keşfetmek için yoğun bir arzu duydum ve tek başıma attım kendimi sokaklara. özellikle gece saatlerinde kale içinde gezerken adeta istanbul'un arka sokaklarında geziyor gibiydim. keşke daha cesur olsaydım ya da yanımda biri olsaydı da daha ara sokaklara girebilseydim.

ece temelkuran gibi engin geçtan'ın kahramanı da insanın tek bir hayatı olması, tek bir zamanda yaşaması haksızlık diyor ve zamansız olmayı diliyor. mekanlar ve zamanlar arasındaki seyahatlerde geçişler arası takılabiliyor insan. ara vererek okunmaması gereken bir kitap. okurken bu kitaptan çok güzel film olur diye düşündüm sık sık.

altını çizdiğim o kadar çok cümle oldu ki kitapta. ama hiç birini buraya yazamayacağım, çünkü çok sevdiğim birine hediye ettim kitabı. kitapta beni etkileyen çok cümle var, beni en çok düşündürense kitabın bir bölümünde görünmez olan kahramanımızın kurduğu aşağıdaki cümle.

"...namevcutluğun hüznü, yerini , insanları onların haberi olmadan gözleyebiliyor ve dinleyebiliyor olmanın üstünlüğüne bırakıyor. bir şeyi kaybedince bir başka şeyi kazanıyor olduğuna inanmak, insan denilen mahlukun kendine karşı çevirdiği hilelerin en acımasızı olmalı."

ben de sık sık görünmez olmayı hayal ederim. hem orda hem de orda değil.

bazen de insanların düşüncelerini okuyabiliyor olduğumu düşlerim.

ara sıra da eğer ben dünyaya hiç gelmemiş olsaydım dünya nasıl olurdu diye düşünürüm. tıpkı frank kapra'nın muhteşem filmi şahane hayat'taki gibi.

1 yorum:

  1. Ne hoş yazı kara Kitap bayıldım. Du bi.. Bu kitabı ben de alayım:))

    YanıtlaSil