15 Aralık 2011 Perşembe

bak ne olmuş



benim üniversiteyi kazandığım dönemdeki dokuz eylül üniversitesinin tınaztepe'deki kampüsü gibi ıssız bir yerde bir başına bir binada eğitime göndermişler n. ile beni. ders bitiminde eve gitmek için çıkıyoruz binadan,otobüse binmek için geçmemiz gereken yola dört katlı bir bina yüksekliğinde inşaat kumu dökmüşler.geçiş yolumuz tamamen tıkalı.sadece kenarda bir insanın geçebileceği genişlikte bir yol açmışlar,ordan da karşı yönden sürekli olarak garip tipli erkekler geliyor.bir süre sıranın bize gelmesini bekliyoruz,ama sıra bir türlü bize gelmiyor.en sonunda dalıyoruz adeta ters yöne girmiş araçlar gibi.sürtüne sürtüne,itişe kakışa ilerliyoruz.kumu geçip açığa geldiğimizde çantamı açıp içinebaktığımda bütün paramın çalınmış olduğunu görüyorum.parayı önemsemiyorum.cüzdanım ve diğer şeyler çantamda.o sıkıntılı durumdan kurtulmuş olmanın mutluluğuyla belediye otobüsüne biniyoruz. aslında izmir'deyiz. geçerken varyant'ın arka sokakları olduğunu düşündüğüm bir yerde üzerinde pera palas yazan aynı istiklal caddesindeki gibi oymalı süsler bulunan çok katlı tarihi bir bina görüyorum. o binayı gördükten sonra birden akşamın alacakaranlığı çöküyor.içime yerleştirdiği sıkıntıyla birlikte.

n.nin evindeyiz. yatakta oğlu oyun oynuyor.onu evine bırakıp çıkıyorum. yol boyunca yürüyorum.yol kenarlarında öbek öbek koyu renkli, kötü kokulu küller var. bir kadın her kül öbeğinde durup bir parça külü iki parmağı arasına alıp kokluyor.dikkatle ne yaptığını izliyorum. birden durup bana dönüyor ve "kükürt kokuyor, tıpkı yakılmış insan bedenleri gibi" diyor. irkilip hızla ordan uzaklaşıyorum.



eski bir çarşıdayım.küçük dükkanlar var. nal yapan,keçe yapan, çan yapan dükkanlar. çarşı osmanlı döneminden kalmış gibi. kendi kendime kemeraltı'nda ne değişik sokaklar varmış burayı ilk defa görüyorum diyorum. her dükkanın önünde kocaman köpekler var.köpekler beni izliyor, hiçbiri havlamıyor.



bir kırtasiyedeyim. hani okul kenarlarında olan ıvır zıvır herşeyi satan tipte bir dükkan.önce 10 tane çokomel alıyorum.sonra beyaz kağıt almaya karar veriyorum ve 4 adet kağıt istiyorum. adam kağıt topundan 4 adet kağıdı veriyor.kağıtların hepsinde yazılar var veya çizgiler.boş kağıt istediğimi söyleyip kağıtları geri veriyorum.adam uzun süre arıyor,ama bütün kağıt topunun içinde bir tane bile temiz beyaz bir kağıt bulamıyor. kızıp çokomelleri de bırakıp çıkıyorum dükkandan.

rüyalarda mekanlar, rüyanın kahramanları ne kadar çabuk değişiyor. dün gece tüm bu yazdıklarımı arka arkaya gördüm. rüyadayken ardarda olmaları mantıklı gibiydi. yani ben az önce başka bir yerdeydim şimdi niye burdayım diye düşünmüyor insan. sabah olduğundaysa düşününce saçma geliyor. bazen kafamı bir soru kurcalıyor. ya aslında bizim uyanık olduğumuzu sandığımız zaman aslında rüyadaysak. yani rüyalarımız gerçek, bizim gerçek sandığımız yansımalarsa.



dün gece garip, iç sıkıcı rüyalar gördüm. sebebi belki de yatmadan önce çok ağlamış olmam olabilir. ya da yeterince ağlayıp içimin tortularını temizlememiş olmam da olabilir.

ben kendime küçük mutluluk alanları yaratmaya çalışırken oyun alanımı bozmaya çalışanlara rağmen inadına mutluyum. ben dün koroda bu şarkıyı öğrendim. tek başıma asla söyleyemem,ama koroda söylüyorum. bir de bloga video eklemeyi öğrensem süper olacak.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder