öfff çekil başımdan diyorum güneş, biraz daha uyumak istiyorum diyerek yorganı başıma çektim. gözüme gözüme girmese olmaz sanki. izin verseydin de biraz daha uyusaydım. sürünerek kalktım yataktan, yine sabah oldu, yine işe geç kaldım, yine saçmasapan bir gün başlıyor diyerek, çalmayan telefon alarmına pis bir bakış fırlattım. dışarısı buz gibi galiba, yataktan çıkınca üşüdüm, sırtıma yeleğimi aldım. ancak gözüme girip beni uyandırmaya yararsın biraz da havayı ısıtsana diye güneşe saydırmaya devam ettim. ayaklarım beni hemen banyoya götürdü, yüzümü yıkarken dondum, keşke biraz suyu akıtıp ısıtsaydım sonra yüzümü yıkasaydım diye kendime kızdım. aynadaki aksimi görünce birden kendimden korktum, sanki biri gelmiş gece sabaha kadar saçlarımı karmakarış hale getirmek için özel olarak uğraşmış. kuaförlerdeki o beceriksiz çıraklardan biri tiftik tiftik yolmuş gibiydi saçlarımı. hızlı hareketlerle taradım ve orasına burasını tokalarla tutturarak mümkün olduğunca ehlilleştirmeye çalıştım. olmadı, tutmadı tokalar, düzelmedi saçım. ben tokayla hapsetmeye çalıştıkça başkaldırdı saçlarım. içimden bir ses, al makası tut, kes kes at dedi. kahvaltıya zaten vakit yok,hemen giyinip çıkmalıyım. siyah eteğimi giydim fermuarı kapanmadı, hemen çıkarıp dün giydiğim eteği geçirdim üzerime. bugünlerde yine aburcuburu abarttım kesin 5 kilo aldım. çorabımı giyerken kaçırdım. yeni bir çorap bulup giyinip paldır küldür çıktım evden. hay allah’ım ya bu giden benim otobüsüm, ş…siz şöför görüyorsun işte koştuğumu iki dakka beklesene be adam.koşarken de ayakkabımın topuğu kırıldı iyi mi? bir sonraki otobüs 20 dk sonra, beklersem işe iyice geç kalırım. en iyisi taksi çağırayım. inanamıyorum ya, telefonun alarmı tabi çalmaz çünkü şarjı bitmiş, bu demek oluyor ki taksi de çağıramayacağım, işyerini arayıp ben geciktim de diyemeyeceğim. hazır telefonum da yokken kayıplara mı karışsam. bugüne hiç başlamamış olsaydım. keşke hayatı başa alıp yaşama şansım olsaydı.
A Y N A
A N Y A
güneş uyandırdı bugün beni, sıcacık eliyle yanağıma dokundu ve buz gibi havada içimi ısıttı. kedi gibi gerindim ve gülümsedim güneşe. günaydın dedim, perdenin arasından kendine yol bulup odama dalan ışık hüzmelerine. pencereden dışarı baktım, karların üzerinde parıldayan güneşi selamladım. bu soğuk havada dışarda olan insanları düşündüm, yüreğim sızladı, sıcak bir evim olduğu için şükrederek banyoya gittim. buz gibi suyla yüzümü yıkayınca kendime geldim, alarmım çalmadığı için otobüsle işe gidersem çok geç kalacağımı düşünüp, bugün biraz müsriflik yapıp taksiyle işe gitmeye karar verdim. ara sıra insane kendini şımartmalı. nasılsa daha vaktim var diyerek karmakarışık saçlarımı suyla ehlilleştirmek için duşa girdim. meğer onların da tüm istediği suymuş, ıslıkla şarkı çalarak sıcak suyla iliklerime kadar ısındım. banyodan çıkıp bugün ne giysem diye düşünürken elim dolaptaki pantalona gitti, sevmiyorum zaten etek giymeyi, bu soğukta etekle de üşürüm zaten. hem etekle botlarımı giyemem, bugün canım topuklu ayakkabı giymek istemiyor. botlarımı giyersem öğle tatilinde yürüyüşe de gidebilirim. evet evet pantalon iyi seçim. evden çıkmadan kendime güzel bir tost yaptım, cep telefonumun şarjı bitmiş, şarj cihazımı da çantama attım, ev telefonundan taksiyi çağırdım, tostumu alıp,işyerinde çayımla gazeteleri okurken tostumu yedim. günün güzel olacağı sabah odama konuk olan güneşten belliydi.
bu postu teknik açıdan değerlendirmek istiyorum...bence çok güzel olmuş..farklı açılar..
YanıtlaSilhayatı hangi pencereden algıladığımızın ve yaşanılanları ona göre değelendirmemizi anlatan güzel bir deneme...
YanıtlaSilah o güneş beni de öpse sabahları. ama odanın yönünde dolayı, imkansız. bende bazı sabahları, saloda gidiyorum , gözlerimi kapatıp güneşe doğru tutuyorum yüzümü, öptürüyorum kendimi.
YanıtlaSilyazının 2. kısmını okumaya başlamışım... için açıldı. sonra ılk kısmını okudum. bocaladım. ama bır gun oyle bır gun boyle oluyor ıste, ne tezatlık yasamıs dedım. sonra baslıgına baktım :) gulumsedım. cok guzel bır yazı olmus.
YanıtlaSil