2 Eylül 2011 Cuma

bayram gelmiş neyime kan damlar yüreğime




çok şükür bayram bitti.



kendimi yapayalnız hissetme dönemim de bitti.



pazar günü neredeyse tüm gün bayram temizliği yaptım, evi dip köşe sildim süpürdüm ve bir kez daha anladım ki temizliğe gelen kadınlar asla koltukların, yatakların altını çekip silmiyor. yerleri viledayla değil de eski usul kova ve bezle silince de bir hayli yoruldum. arife günü yarım gün çalıştıktan sonra eşimle birlikte alışveriş yaptık ve eve gittik, ben hemen işe giriştim, bamya temizledim, barbunya ayıkladım, pirinçleri yıkadım. zeytinyağlı bamya, barbunya ve biber dolmasıyla yaprak sarması yaptım. bayramın birinci günü nasıl olsa kayınvalidem yemeğe çağırır,oraya götürürüm hem kadına da fazla zahmet vermemiş oluruz diye düşündüm. eşim de baklava aldı geldi.bayram sabahı bir neşe kalktım.uykucu oğluşumu kaldırmak bir hayli güç oldu saat 10.30 civarı uyandı beyefendi.tabi eşim ve ben neredeyse açlıktan ölecektik. güzel bir sabah kahvaltısıyla başladık güne, sonra aşağıya kayınvalidemlere bayramlaşmaya gittik. 1 saat kadar oturduk ve akşam yemeğini birlikte yiyelim diye sözleşerek eve çıktık. şıkır şıkır giyinmiş olarak akşam saatlerine kadar evde oturdum. gidicek hiç bir yer, hiç kimse yok.çünkü burda hiç akrabamız yok,arkadaşlarımız da ya ailelerinin yanına ya da tatile gittiler. ben akşam yemeği için dolaba bir şişe de kırmızı şarap attım. ailecek yenecek kalabalık bir yemek, sohbet hayal ediyorum. kafamda mizansenler kurguluyorum her zamanki gibi. sonra aldım hazırladığım yemekleri ve şarabı aşağı indik.görümcemler de gelmiş. ama gezdikleri yerlerde yemek yemişler,hem de akşam yemeğe geleceklerini bile bile. zorla annesinin pişirdiği yemekten bir iki kaşık yediler, benim getirdiğim zeytinyağlılardan bir kaşık bile alan olmadı. kayınpederim yemek biter bitmez kahveye kaçtı, oğlum gelip sofraya bile oturmadı, görümcemin kızı babasıyla tartıştı, saçmasapan bir muhabbet esnasında kayınvalidem yine sinirimi bozdu...ben de kalktım evime geldim.





evde tv izlerken birden sağ el bileğime korkunç bir ağrı saplandı ve canım çoook yanmaya başladı.sanırım temizlik ve yemek hazırlıklıklarında kendimi fazla zorlamışım. şarap içtiğim için ağrı kesici de içemedim. kas gevşetici kremle ovdum ve gözyaşları içinde sardım bileğimi.beni o kadar ağlatan bileğimdeki acıdan çok kırık kalbimdi galiba. bayram ruhu olmayan, hiç kapısı çalmayan bir evde olmaktı galiba canımı acıtan.hani kayınvalidemlere gelen giden olsun da gidip hizmet edeyim,kahve yapayım, tatlı ikram edeyim isterdim. gece 2 gibi ağrı kesici içtim ve 3 sularında uyudum.






bayramın 2.günü kalktığımda elim şişmiş ve çizgi filmlerde hani başparmağını üflersin ve elin şişer ya o boyutlara gelmişti. sabah kahvaltı yaparken çatalı bile tutamadım. akşama kadar evde yatıp tvde film izledim. 2.gün kapı hiç çalmadı, şeker toplamaya gelen çocuklar bile olmadı. ben de kendimi o kadar küskün, kırgın hissediyordum ki üstüne bileğimin sızısı da eklenince kimseyi aramadım bayramlaşmak için, midye gibi içime kapandım. akşam üstü artık sıkıldık ve kültürpark'a gittik.o kadar kalabalıktı ki anlatamam. oğluşun ısrarları üzerine göletteki yunus bisikletlere binmek için sıraya girdik ve 1,5 saat sırada bekledikten sonra sonunda binebildik.benim mızmız bıdık beye pedal çevirmek sor geldiği için 15 dk sonra inmek istedi,ama ben yarım saat parası verdik bitene kadar bineceğiz dedim. kültürpark'ta biraz gezinip insanları izledikten sonra akşam eve döndük. bu insanlarla ilgili gözlemlerimi en kısa zamanda yazmalıyım. park çıkışı eşimin ısrarıyla oralarda oturan arkadaşlara uğrayalım dedik, yolda telefonum çaldı ve benim onu aramam gerekirken beni arayan güzel insan hayal kahvem yüreğimdeki kara bulutları biraz dağıttı. gittiğimiz arkadaşları da evde bulamayınca kös kös evimize geri döndük.


3. gün yine tüm gün evdeydik. yine gelen giden olmadı. bayramın 2.günü elim yüzünden bulaşığı falan ellemediğim için berbat durumdaki mutfağımı topladıktan sonra birkaç arkadaşı aradım geldilerse görüşelim diye hiç biri gelmemiş. ama ikinci güne göre hem bileğim hem de ruhum daha iyiydi.akşam üstü yine dışarı çıktık şöyle bir gezindik eve döndük.





bayramdaki en büyük etkinlik digitürk kanallarında film izlemek oldu. hepsi sabun köpüğü amerikan filmleriydi. ama bir tanesine bayıldım. lxd- muhteşem dansçılar. hele bir robot dansı ve 10. bölümdeki dans vardı ki muhteşem,muhteşem, muhteşemdi. en kısa zamanda filmin cd'sini almalıyım.filmi izlerken birkez daha insan vücuduna hayran kaldım. ben dans çok seviyorum.eskiden çok da güzel dans ederdim. şöyle doyasıya göbek atıp, çılgınca tepinesim var. amerikan filmlerinde de en çok dansa gitme sahnelerini seviyorum. biz de neden dansa gidilecek güzel yerler yok.ben kulaklarımda sadece müzik olacak bir mekanda çılgınca dans etmek istiyorum. biri beni dansa götürsün lütfen.




evet bir bayramı daha arkamızda kalp ve hayal kırıklıkları ile bıraktık.şimdi geçmişi geçmişte bırakıp anı yaşama zamanı. ben zaten hep bu yüzden mutsuz oluyorum. geleceğe dair hayaller kuruyorum. sonra hayallerim gerçekleşmeyince o gerçekleşmeyen geçmişe üzülerek ve sinirlenerek bugünümü zehir ediyorum. cık cık cık, ayıp sana kara kitap. yapma böyle.

2 yorum:

  1. Son cümlelerinin üzerine yoğunlaşmalısın bence. Görüyorsun çözüm yalnızca sende...

    YanıtlaSil
  2. Sevgili kara kitap, bizde aynı durumdayız. eski bayramlar yok artık. bayram anlayışı değişti, herkes tatile gidiyor. ya da otobüslerle şehrin içinde kalabaklıkla dolaşman ve yorulman gerekiyor, ya da evde kalıp izleyemediğin filmleri izleyip, kitaplarını okuman. hep bu şekilde hayaller kur, süprizlerde seni mutlu etsin. sonra üzülme. sevgiler

    YanıtlaSil