11 Kasım 2010 Perşembe

deniz kokusu


kokulara karşı çok hassas ya da çok dikkatli değildim hamile kalana kadar.ama hamilelikle birlikte vücutta neler oluyorsa kokulara karşı aşırı bir hassasiyet başlıyor.daha önce duymadığım pek çok kokuyu duyar oldum.aslında annemin burnu çok hassastır.hatta anneannem "tazı olsan sahibini aç bırakmazsın" dermiş anneme.en ufak bir kokuyu bile hemen alır.mangoydu,ananastı gibi tropik meyve kokularını hiç sevmez,saatler önce mangolu bir sakız çiğnemiş ol,odaya girer ve burası kötü birşey kokuyor der.benim bıdık da anneannesine çekmiş.o da küçük bir tazı mübarek.beni sorarsan eh işte bir burnum var.şaraptaki bükeleri tek tek ayıramam ya da bir parfümdeki alt nota,üst nota ne tam olarak ayıramam belki ama ana kokuyu alır ve tanımlarım. koku alma duyusuyla ilgili kafamda ilk ampul yanması parfümün dansı kitabıyla olmuştu. daha önce üzerinde hiç düşünmediğim bir cümle okumuştum o kitapta. 5 duyumuz var, zamanla gözler bozulabiliyor, kulaklar ağır işitiyor, derimiz gerginliğini ve hassasiyetini yitiriyor, ama koku alma duyumuz hiç yaşlanmıyor, koku alma ve tadma duyumuz. ama kokusunu alamasaydım çileğin tadından bu kadar keyif almazdım. muzu böylesine çekici kılan kokusu mu tadı mı? çikolata neden bu kadar lezzetli? sabahları içtiğim türk kahvesinin dumanını önce derin bir nefeste içime çekerim.tadı değil,kokusudur beni mutlu eden.


geçen hafta okumaya başladığım kitapta yazar kokuları betimlerken o kadar başarılı ki kitabın başlarında midemin bulanmasını ve yüzümün ekşimesini engelleyemedim.betimlediği şey kokular,ama kokularla birlikte gözünüzde canlanan pis bir paris şehri.


kitabın kahramanı koku alma duyusu diğer duyularına ve normal insanlara göre çok üst düzeyde olan ve doğum sahnesi yazar tarfından bence muhteşem anlatılan "jean babtiste grenouille" .


kendi kokusu olmayan bir koku uzmanı.


insan kokusunu severmisiniz? ben kitabın şu an okuduğum sayfalarında bunu soruyorum kendime ve çevremdeki insanları tüm gücümle koklamaya çalışıyorum.


kokusunu en sevdiğim insan oğlum.artık bebek kokusunu kaybedip,çocuk kokusuna bürünen oğlum.her sabah onu derin derin kokluyorum öperken.


eşimin kokusunu ise sevmiyorum bu günlerde.çünkü sigarayı o kadar arttırdı ki bugünlerde onun kokusu değil yoğun bir tütün kokusu burnuma dolan.


insanların kokusu, evin kokusu, camın kokusu, ağacın kokusu, kalemin kokusu, çimenin, derinin... herşeyin bir kokusu var. patrick suskind'in koku kitabını okurken kelimeler uçuşmuyor beyninize adeta kokular süzülüyor.


kimi zaman anlattığı kokularla-evet kokuları anlatıyor- tiksiniyor, rahatlıyor, geriliyor,huzur buluyor,meraklanıyorsunuz.


kitabın son 50 sayfasındayım,sonunu bilerek okuyorum.filmini izleyen bir arkadaşım filmi anlattı. ben filmi izlemedim, ama eğer filmini izleyip beğendiyseniz bir de kitabı okuyun derim. nefesinizi tutarak değil kitaptan gelen kokuları iyice alabilmek için derin derin nefes alarak okuyacaksınız.

3 yorum:

  1. Filmi gerçekten çoook ama çoook güzeldi!

    Çok güzel anlatmışsınız kitabı! En kısa zamanda okumak istiyorum.

    YanıtlaSil
  2. Aslında Koku'yu okumuyorsunuz kokluyorsunuz. Yazar o kadar güzel anlatıyor ki sizin de belirttiğiniz gibi adeta kokluyorsunuz kitabı. Bu arada yazmadan geçemeyeceğim kitap kokusunu çok severim. Dün gelen yeni kitaplarımı uzun uzun kokladıktan sonra arka kapağını okudum ve inceledim:) Sevgiler...

    YanıtlaSil
  3. Yazını sabah çayının kokusunu koklayarak yazından aldığım mutlulukla birleştirip arttırıyorum.Şimdi günün çok güzel geçecek.Çünkü mutluyum.Koku alma duyumuzun yaşlanmaması konusunu düşündüm.Ne kadar doğru.Ben de çok hassas ve duyarlıyım koku konusunda.Bir ilave de benden, belleğimizde kayıtlı olup ortaya çıkamayan bazi bilinç altı olayların 3.derecede koku ile hatırlandığını ve ortaya çıktığını biliyormuydun.Birinci hatırlama duyu ikincisi işitme üçüncüsü ise koku.Hiç oldumu sana da bazen bir müzik geçmişe götürür seni, bazen bir görüntü de ja vu deriz ya bazen de bir koku.Güzel bir yazıydı.Teşekkürler.

    YanıtlaSil