alıp başımı gitsem uzaklara…bazen oğlumsuz yapamam onu da götüreyim diye geçiyor içimden bazen de yapayalnız kaçıp gitmek.kimsenin beni tanımadığı,kimseye hiç bir şey için hesap vermek zorunda olmadığım bir yere.kaçmak kurtuluşmu peki ,insan kendi içindeki seslerden kurtulabilir mi?giderken nelerden vazgeçersin?vazgeçmek kolay mı?kendimi de bırakıp gitmek istiyorum aslında.kendime yeni bir ben lazım.genç kızlık hayallerimde 30 yaşındaki halimi böyle hayal etmemiştim.galiba depresif halimin ana nedeni bu.bir de pek mücadeleci değilim.yılgın,bıkkın,vazgeçmiş bir haldeyim.aslına çok yalnızım.yeni bir kitaba başladım “bi’şey söylicem ama gülmek yok” mine sota’nın kitabı.eğlenceli bir kitap.okurken aziz nesin’in eskiden memleketin birinde diye bir kitabını okumuştum aklıma o geldi.kitabın kahramanı pervin yalnızlığına necati adını veriyor ve onunla konuşuyor.fikir hoşuma gitti.düşünüyorum düşünüyorum yalnızlığıma ben de mi bir isim versem.kalabalıklar içinde yalnızım.aslında özde hepimiz yalnızız.ama ben şöyle tadı damağımda kalan,bitmesini hiç istemediğim bir sohbet etmeyeli öyle uzun zaman olmuş ki yalnızlığımı çok daha derinlerde hissediyorum.hoş benim gibi hayattan keyif almayı unutmuş biriyle kim sohbet etmek ister o da tartışılır tabi.ihtiyacım olan aslında psikolog falan değil de sohbet edebileceğim ve bana tahammül edebilecek bir dost.hani gençkızlığımızdaki dostlarımız gibi.ama artık öyle dostluklar kuramıyor insan.ev,iş,koca,çocuk,anne,baba,iş arkadaşı vs… çevremiz öyle bir sarılmış ki insanlar karşımdaki bana ne verebilir diye düşünmekten o çocuksu saflıklarını yitirmiş.insan 30 yaşında dost bulamıyor.kişisel gelişim kitabı okumaktan roman okumaya fırsat kalmıyor.ama halen gelişemedim.kendimi çözemedim.kendimi mutlu ve doyumlu kılamadım.nil gün kitaplarında “kişi karşısındakinin nasıl olmasını istiyorsa once kendini o hale sokmalı diyor.yani sen kendini sevilecek insan yap sevip sevmemmek karşındakine kalsın.karşımdaki insanın değişmesi için once benim değişmem gerekiyor.ama değişemiyorum.üstümdeki ölü toprağından kurtulamıyorum.aslında ben çok fena koyun psikolojili bir insanım.bir şey yapmam için bana hadileyen biri olması lazım.yanımda ağrı dağına tırmanan bir arkadaşım olsa onunla ağrı dağına çıkarım.ama çevrem mutsuz,tembel,memnuniyetsiz insanlarla dolu.ben de koyun psikolojim gereği onlara uyuyorum.çevremi değiştirmek içinse boşanmam ya da başka bir şehre taşınmam lazım.ah oğluşum ah.beni öyle bağlıyorsun ki.seni çok seviyorum.normalde insanlara dokunmayı ve öpmeyi pek sevmem.yani aslında içimden gelmez.öyle pek sevgi yumağı bir insan değilim.ama sana sarılmaya,öpmeye doyamıyorum.şeker oğlum benim.sana iyi bir örnek olmak istiyorum.mutlu ve huzurlu bir ailede büyüyesin istiyorum.hoş şu haliyle mutsuz ve kavga etmeye hazır anne babası var.ama ikimiz de ona karşı iyi birer anne babayız.sadece karı koca olarak iyi değiliz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder