5-6 tane bitter çikolatalı draje yedikten sonra içimin kıyıldığını hissedip gidip bir avuç antep fıstığı alıyorum. onları da bir çırpıda yiyip bitiriyorum. neyse ki ellerim küçük de bir avuç fıstık toplasan 7-8 tane ediyor. hep böyle yapıyorum. ne zaman kafam karışık olsa, işle ilgili çözemediğim sıkıntılar ya da belirsizlikler olsa elim hep abur cubura gidiyor. bugünlerde mesela canım çok çekirdek yemek istiyor. çıtır çıtır çiğdem yerken beyin sanki susuyor. zihin ve beden sadece çıtırtıya ve çekirdeğin damakta bıraktığı tuzlu tada odaklanıyor. hipnotize edici bir yönü var ay çekirdeğinin. yerken seni alıp güneşli bir günebakan tarlasına götürüyor, zihnin huzurla doluyor. tabak boşalıp diğer tabaktaki koca kabuk yığınını gördüğündeyse içini yoğun bir pişmanlık kaplıyor.
şu an gözlerim kapanıyor. hala iş yerindeyim. aslında işim bitti, ama birlikte yürüyerek eve gideceğim arkadaşımın işinin bitmesini bekliyorum. mesai 6'da bitmiyor mu? saat 7, ama hala iş devam ediyor. fazla mesai falan da yok. takım elbiseli köleler ordusu. nerede çalışacağınıza karar verme hakkınız bile yok. sizi alıyorlar hoop kendi istedikleri yere. orayı ister misin diye soran bile yok. sizin hakkınızda bir yerlerde birşeyler yapılıyor, kararlar alınıyor, en son haberi olan siz oluyorsunuz. bir yerlerde bazı insanlar bazı kararlar alıyor, çeşitli yollar çiziyor, eylem planları hazırlıyor ve biz küçük insanların onların çizdiği yolda yürümemize karar veriliyor. aslında düşününce pek de içerlemiyorum. ülkeler bile diğer güçlü ülkelerin çizdiği yolda yürümek zorundaysa benim gibi küçük bir insanın hayatı üzerinde söz hakkına sahip olma beklentisi taşıması biraz ironik. çok küçük, ufacık hissediyorum kendimi. "beni iç" yazan şişedeki şurubu içip küçücük olan alice bile bu kadar ufak hissetmemiştir kendini. hem alice'in harikalar diyarına girebilmesi için küçülmesi gerekiyordu zaten. ben de küçüldükçe küçülüyorum, gideceğim bir harikalar diyarı yok üstelik. göz yaşlarımda boğulmazsam iyidir.
bari bir dodo kuşum olsaydı.
offf kara kitap, benimde moralim bozuk. milli eğitim bakanı ezdiği yetmiyormuş gibi, kendi müdürlerimizle başımız hoş değil. yeni bir eğitim yılına girerken ne moral bıraktılar, ne de enerji.canım çok sıkkın çok...
YanıtlaSil