30 Nisan 2012 Pazartesi
iyi haftalar
herkese iyi haftalar. yarınki tatile uygun bir şarkı hediye ettim size ve yarın 33. yaşımı kutlayacağım için kendime. :))
iyi ki doğmuşum ben!!!
17 Nisan 2012 Salı
bölüm 10
bunca işin arasında bir de bloggerın şu yeni haline alışmaya çalışıyorum. yorumlar nerde, nerden yeni kayıt gireceğiz takip ettiğim blogları nerden okuyacağım gibi bir sürü şeyi öğrenmem gerekiyor.oysa benim hiç zamanım yok.işte saçma sapan bir yoğunluk, evde kendime verecek küçük bir mola arayışı derken uzun zamandır iki kelam yazamadım şuraya.
geçen hafta sonu arkadaşla idobusa binip istanbul'a gidecektik.neredeyse 1 ay önce şu 1 tl'lik biletlerden almış ve istanbul'da neler yapacağımızı düşünerek planlar yapmıştık. cumartesi günü sabah 9.30 feribotu için yağmurlu bir günde düştük yola. kredi kartlarımı kiokstan geçirdik, bilgisayar biletlerimizin olmadığını söyledi. aslında böyle bir şeyi tahmin etmiştik. sonra orda idobus için oluşturulan masaya gittik.isimlerimizi kontrol edebileceklerini söylediler. benim ismim listede vardı, ama arkadaşımın ismi yoktu.kafamızdan aşağıya kaynar sular döküldü. arkadaşım olmayınca ben de gitmek istemedim. zaten sabah eve öksüren bir bıdık bırakmış ve aklım evde çıkmıştım yola. her işte bir hayır vardır deyip güzelyalı'dan mudanya'ya kadar sahil boyunca uzun bir yürüyüş yaptık. mudanya'da yaptığımız nefis kahvaltıdan sonra evlerimizin yolunu tuttuk. hadi diyorum biz gezmeye gidiyorduk, ama bir sınava, görüşmeye, toplantıya da gidebilirdik.ido'nun yaptığı tam bir beceriksizlik. bilet bedelleri kredi kartımızdan düşmüş gözüküyor, ama biletimiz gözükmüyor. umarım bu yaşanan sıkıntılarla ilgili bir çözüm getirmeyi düşünüyorlardır.
bu hafta sonu da izmir'e gidiyoruz. ailecek otobüs bileti aldık.aslında otobüs benim daha çok işime geliyor.çünkü arabayla gidince dönüş günü erkenden yola çıkıyoruz.oysa şimdi pazartesi günü altıya kadar izmir'deyiz. pazar günü de tüyap kitap fuarına gitmek istiyorum. çok sevdiğim bir yazara kitaplarını imzalatmayı planlıyorum. bakalım kısmet. ama oğlumun ve eşimin kitap fuarında canları sıkılıyor.onlara pazar günü için başka bir etkinlik bulmalı. hafta sonu için çok heyecanlıyım.izmir'i ve annemleri özledim. kordon'da şöyle koca bir bardak bira içip patates kızartması yemek istiyorum.
oğlumun hastalığıydı, eşimin yüksek tansiyonuydu, iş yerindeki sorunlardı derken çok bunaldım. izmir bana iyi gelecek.
kendime kariyer netten bir cv hazırladım ve birkaç firmaya gönderdim. pek şansım yok aslında,ama denemeden bilemem diye kendimi avutuyorum. en azından denemedim demeyeceğim. ben biraz da endüstri mühendisi olarak çalışmak istiyorum.ama biraz da korkuyorum güvenli bir limanı bırakıp nereye gideceğini bilmeden bir okyanusa açılmak gibi yaptığım. ingilizcemi de geliştirmem lazım. eşim geçen gün o elindeki kitapları okuyup duracağına ingilizce kitap oku, ingilizceni geliştir biraz dedi. gerçekten de haklı.ben de hemen kendime güzel bir sözlük ve wizard of the oz'u aldım :)). ha okuyor musun dersen henüz başlamadım. tüketim davranışlarımızı ve davranışsal iktisat teorisini anlatan akıldışı ama öngörülebilir isimli bir kitap okumaya başladım. kitap gerçekten çok ilginç. belki bu kitap sayesinde bir miktar da olsa tüketimimi azaltabilirim. geçen gün gazete de bir yazı okumuştum.yazıda hüseyin karaca ile yapılan bir söyleşi de vardı. kendisi üzerindeki kazağı 20 yıldır giydiğini ve tüketmeye kimsenin hakkı olmadığını, bizler ne kadar çok tüketirsek dünyanın da o kadar çok tükendiğini anlatıyordu. benim evim de kullanmadığım bir dünya eşya ve giysiyle dolu. ama giysileri kime vereceğimi bilemiyorum. aslında pek vermeye de kıyamıyorum.evin içi o kadar ıvır zıvırla dolu ki chi enerjisi evde dolaşamıyor. bir düzensizlik bir keşmekeş, aradığım hiçbir şeyi bulamıyorum. zaten sürekli bir arama halindeyim.
oofff off, birinin beni toplaması lazım.
evet eşimin evde olmaması ve yarın için yemek pişirmemem nedeniyle kendime ayırabildiğim bu kısa zaman oğlumun bilgisayar oyununun bitmesi ve ödev yapmaya başlayacak olmamız nedeniyle böylece bitmiş oldu. görüşmek üzere. :)))
geçen hafta sonu arkadaşla idobusa binip istanbul'a gidecektik.neredeyse 1 ay önce şu 1 tl'lik biletlerden almış ve istanbul'da neler yapacağımızı düşünerek planlar yapmıştık. cumartesi günü sabah 9.30 feribotu için yağmurlu bir günde düştük yola. kredi kartlarımı kiokstan geçirdik, bilgisayar biletlerimizin olmadığını söyledi. aslında böyle bir şeyi tahmin etmiştik. sonra orda idobus için oluşturulan masaya gittik.isimlerimizi kontrol edebileceklerini söylediler. benim ismim listede vardı, ama arkadaşımın ismi yoktu.kafamızdan aşağıya kaynar sular döküldü. arkadaşım olmayınca ben de gitmek istemedim. zaten sabah eve öksüren bir bıdık bırakmış ve aklım evde çıkmıştım yola. her işte bir hayır vardır deyip güzelyalı'dan mudanya'ya kadar sahil boyunca uzun bir yürüyüş yaptık. mudanya'da yaptığımız nefis kahvaltıdan sonra evlerimizin yolunu tuttuk. hadi diyorum biz gezmeye gidiyorduk, ama bir sınava, görüşmeye, toplantıya da gidebilirdik.ido'nun yaptığı tam bir beceriksizlik. bilet bedelleri kredi kartımızdan düşmüş gözüküyor, ama biletimiz gözükmüyor. umarım bu yaşanan sıkıntılarla ilgili bir çözüm getirmeyi düşünüyorlardır.
bu hafta sonu da izmir'e gidiyoruz. ailecek otobüs bileti aldık.aslında otobüs benim daha çok işime geliyor.çünkü arabayla gidince dönüş günü erkenden yola çıkıyoruz.oysa şimdi pazartesi günü altıya kadar izmir'deyiz. pazar günü de tüyap kitap fuarına gitmek istiyorum. çok sevdiğim bir yazara kitaplarını imzalatmayı planlıyorum. bakalım kısmet. ama oğlumun ve eşimin kitap fuarında canları sıkılıyor.onlara pazar günü için başka bir etkinlik bulmalı. hafta sonu için çok heyecanlıyım.izmir'i ve annemleri özledim. kordon'da şöyle koca bir bardak bira içip patates kızartması yemek istiyorum.
oğlumun hastalığıydı, eşimin yüksek tansiyonuydu, iş yerindeki sorunlardı derken çok bunaldım. izmir bana iyi gelecek.
kendime kariyer netten bir cv hazırladım ve birkaç firmaya gönderdim. pek şansım yok aslında,ama denemeden bilemem diye kendimi avutuyorum. en azından denemedim demeyeceğim. ben biraz da endüstri mühendisi olarak çalışmak istiyorum.ama biraz da korkuyorum güvenli bir limanı bırakıp nereye gideceğini bilmeden bir okyanusa açılmak gibi yaptığım. ingilizcemi de geliştirmem lazım. eşim geçen gün o elindeki kitapları okuyup duracağına ingilizce kitap oku, ingilizceni geliştir biraz dedi. gerçekten de haklı.ben de hemen kendime güzel bir sözlük ve wizard of the oz'u aldım :)). ha okuyor musun dersen henüz başlamadım. tüketim davranışlarımızı ve davranışsal iktisat teorisini anlatan akıldışı ama öngörülebilir isimli bir kitap okumaya başladım. kitap gerçekten çok ilginç. belki bu kitap sayesinde bir miktar da olsa tüketimimi azaltabilirim. geçen gün gazete de bir yazı okumuştum.yazıda hüseyin karaca ile yapılan bir söyleşi de vardı. kendisi üzerindeki kazağı 20 yıldır giydiğini ve tüketmeye kimsenin hakkı olmadığını, bizler ne kadar çok tüketirsek dünyanın da o kadar çok tükendiğini anlatıyordu. benim evim de kullanmadığım bir dünya eşya ve giysiyle dolu. ama giysileri kime vereceğimi bilemiyorum. aslında pek vermeye de kıyamıyorum.evin içi o kadar ıvır zıvırla dolu ki chi enerjisi evde dolaşamıyor. bir düzensizlik bir keşmekeş, aradığım hiçbir şeyi bulamıyorum. zaten sürekli bir arama halindeyim.
oofff off, birinin beni toplaması lazım.
evet eşimin evde olmaması ve yarın için yemek pişirmemem nedeniyle kendime ayırabildiğim bu kısa zaman oğlumun bilgisayar oyununun bitmesi ve ödev yapmaya başlayacak olmamız nedeniyle böylece bitmiş oldu. görüşmek üzere. :)))
16 Nisan 2012 Pazartesi
özgürlük türküsü
bugün deniz'e söylenmiş şarkıları dinlemek istedim.
aşağıdaki şarkıyı dinlerken, bu şarkı bana bir kitabı hatırlatıyor diye geçirdim içimden.
evet işte buydu hatırladığım kitap. hem de tam bu kapağıyla, kütüphanemde olan, ortaokul yıllarında okuduğum bir kitap.
aşağıdaki şarkıyı dinlerken, bu şarkı bana bir kitabı hatırlatıyor diye geçirdim içimden.
evet işte buydu hatırladığım kitap. hem de tam bu kapağıyla, kütüphanemde olan, ortaokul yıllarında okuduğum bir kitap.
13 Nisan 2012 Cuma
buz perisi
müzik, dans, estetik, spor...
dünyada buz pateninden daha güzel bir spor olmaz bence.
küçükken halıları kaldırır evde buz pateni yapmaya çalışırdım. tek kanalın faydaları.en azından olimpiyatlardı, dünya kupasıydı derken pek çok spor dalından haberimiz oluyordu. şimdiki çocuklar çok şanssız. ben bile buz pateni izlemeyeli uzun zaman oldu.
kendime not : kış olimpiyatları, dünya kupası falan içinde buz pateni olabilecek herşeyi takibe al!
dünyada buz pateninden daha güzel bir spor olmaz bence.
küçükken halıları kaldırır evde buz pateni yapmaya çalışırdım. tek kanalın faydaları.en azından olimpiyatlardı, dünya kupasıydı derken pek çok spor dalından haberimiz oluyordu. şimdiki çocuklar çok şanssız. ben bile buz pateni izlemeyeli uzun zaman oldu.
kendime not : kış olimpiyatları, dünya kupası falan içinde buz pateni olabilecek herşeyi takibe al!
12 Nisan 2012 Perşembe
ce ee!
uzun zaman oldu uğrayamayalı.oysa bir önceki yazımla ilgili yazmak istediğim şeyler vardı. yorum bırakanlar endişelenmesin yorumlarına ilişkin değerlendirmeyi vakit bulur bulmaz yazacağım.
iş yerinde işlerim çok yoğun bu aralar. işin üzerine bir de beta virüsü kapıp ateşi 39'lara çıkan ve ilaca rağmen bir türlü ateşi düşmeyen, boğazı şiştiği için üç gün suyu bile yutmakta zorlanıp ağlayan bir bıdık; bıdık iyileşir iyileşmez 1 gün ohhh dedikten sonra tansiyonu 17-11'e çıkan ve bir türlü tansiyonu düşmeyen bir koca, dün onu acile götürme.sonunda verilen bir karar, kariyer net'ten cv oluşturma ve iş başvurularında bulunma; kocayı, bıdığı hastaneye arabayla götürme, bir kaç kıl payı atlatılan kaza ve iyi ki öğrendim araba sürmeyi diye kendini takdir etme gibi şeyler eklenince yazmaya hiç vakit kalmıyor.
evde ortalık topla, çamaşır as, topla, katla, sofra kur, topla, tabak, tencere yıka, ertesi günün yemeğini yap şeklinde geçiyor günler. kitap bile okuyamıyorum. çizgi roman'a başladım. cennetteki yabancılar'ın ilk cildini okuyorum. çok beğendim.hem çizimler hem de metin beni içine aldı. katchoo ve francine'in maceralarını aman kitap bitmesin diye ağır ağır okuyorum.bir taradtan da merakla hepsini okumak istiyorum.akşamları 10'dan sonra biraz okumak için vaktim kalıyor.ama bünyem nedense daha önce başladığım kitaplardan ne zorba'yı ne optimal düşünce'yi ne de rüzgargülü'nü kabul etmiyor. oysa hepsi de iyi gidiyordu. bakalım kaç gün ara vereceğim. hafta sonu gezmeye istanbul'a gidiyorum. belki bu küçük mola beni tekrar kendime getirir. beni ararsanız cumartesi günü saat 11.30 gibi van gogh sergisindeyim.merak eden arkadaşlarım, iyiyim, aslında sadece sorumluluklarım benim önüme geçti.anne, eş ve çalışan kimliğim öncelik istiyor. altlarında biraz eziliyorum, ezildikçe yiyorum ve genişliyorum. 85 kilo olmuşum yine. :(( francine gibi ciğerin üstüne reçel sürüp yiyebilecek kapasitedeyim maşallah. ciğerden nefret ederim bu arada!
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)