15 Eylül 2010 Çarşamba

bir film, bir kitap, bir kadın

ne zamandır istiyordum gitmeyi,pazar günü eşime dedim gitmek istediğim bir film var,birlikte gidelim mi?bugün olmaz dedi,ama söz yarın gideriz.ben tabii yine dedim işe çıkacak,gidemeyeceğiz.pazartesi günü aradı beni,hangi filmdi o dedi ve biz o akşam "ıssız adam" dan sonra ilk kez birlikte sinemaya gittik. o babasına birlikte işyerinin yemeğine gideceğimiz yalanını söylemiş ben oğluma hastaneye hasta ziyaretine gideceğimiz yalanını söyledim.genç ergenler gibi izin almak için yalan söylemek zorundayız.



iki sevgili gibi gizlice buluşup sonunda gittik başlangış filmine.başlangıçta biraz anlamakta zorlanıyor insan,kurgu örülene kadar çok dikkatli izlemek gerekiyor.gerçi film o kadar sürükleyici ki zaten dikkatinizi başka yöne çevirmeniz imkansız.muhteşem görüntülerle çekilmiş,iyi kurgulanmış ve konusu beni çok etkileyen bir film.izlediğimden beri zihnime ektiğim ve değiştiremediğim zararlı fikir tohumlarını düşünüyorum.biri de benim bilinç altıma girse de onları değiştirse. einstain'ın dediği gibi bir önyargıyı değiştirmek atomu parçalamaktan daha zor.özellikle de kendiniz hakkındaki fikirleri. insanlar çok garip, bir yemek hakkında bile önce tadına bakıp fikir sahibi oluyorken insanlar hakkında 1-2 dakikada önyargı sahibi olabiliyoruz.


film bittikten sonra eve geldik ki ne görelim bizim bıdık uyumuş.filmin aksiyonu devam etsin diye kitap okumaya başladım.pazar akşamı başladığım alaycı kuş'a devam ettim.yine çok sürükleyici ve heyecanlı bir kitap olmuş,her bölümü öyle bir cümleyle bitmiş ki bir sonraki bölümü okumak için uykudan vazgeçiyorsunuz.400 sayfalık kitabı 3 gecede bitirdiğim düşünülürse nefes almadan okudum diyebiliriz.katniss gerçekten de kendini hayatta tutacak kişiyi seçti ve kitap bitti.


film de, salı akşamı dışarda bir arkadaşın doğumgününü kutlamak da kitap da içimdeki hüznü silmedi.yine ağulu bir hüzün denizinde yüzüyorum sanki.aslında galiba iş beni çok bunaltıyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder