27 Ekim 2011 Perşembe

hayalperest



Ben şiirim

Şairini yakalamayı bekleyen.

Cevapları olan

Bütün soruları

Ben sorarım.

Kimseyi seçmem.

Herkesi seçerim.

Daha yakına gel...

...eğer cesaretin varsa



Hayalperest/ilk sayfa

25 Ekim 2011 Salı

:(

elim kolum bağlı oturuyorum.işim, oğlumun ödevleri herşey anlamsız. küçük bir koli hazırlayıp göndermekten başka elimden gelecek bir şey yok. oysa gönlüm atla bir otobüse git diyor. gitsem ne işe yararım ki. en çok böyle zamanlarda keşke doktor falan olsaydım diyorum. işe yarar, her ortamda geçerli bir mesleğim olsaydı.ne bileyim psikolog falan olsaydım.acaba giden yardımların dağıtımı yeterince organize bir şekilde yapılıyor mu? acaba enkaz altında hala kaç kişi var. enkaz altında olmak nasıl birşey?

19 Ekim 2011 Çarşamba

çok ağladım

dün gece çok ağladım. uykudan ağlayarak uyanmak, tüm gününün berbat geçmesi için yeterli bir sebep. rüyamda bir aile dostumuz evime geliyor ve babamın öldüğünü söylüyor. içim nasıl acıyor, nasıl bir sızı hissediyorum anlatamam. sabah uyandığımda bu can acıtıcı rüyanın akşam yaşadığım endişeden kaynaklandığını düşünüyordum. dün akşam eşim eve geç geldi, ne gecikeceğini haber verdi ne de telefonlarıma cevap verdi. aklımdan yüzlerce kötü senaryo geçti, açıkçası kendim için değil de oğlumun babasına birşey olacağı için endişelendim. galiba rüyamda da bu sıkıntıyı kendime uyguladım. babam emekli polis benim.çalışırken de hep endişe içinde olurdum. bir kez izmir’de çalıştığı karakol bombalanmıştı. ben üniversitedeyken iki yıl diyarbakır’da çalıştı. o zaman da kulağımız hep haberlerde olurdu. bugün sabah haberleri okuyunca içimdeki sızı daha bir derinleşti, rüyamdaki sızıdan daha beteri geldi yüreğime oturdu. pırıl pırıl parlayan güneş bile kederimi silemez. hükümetin milli yas ilan etmesi gerek.dün 5, bugün 25, yarın kaç kişi? anlamadığım bir savaş bu, evet artık kabul etsin hükümet, bu bir savaş ve savaş zeka gücüyle kazanılır, hayt huytla,asarım keserimle değil. hoş astığınızı da görmedik ya zaten.

17 Ekim 2011 Pazartesi

yıldız, yağmur



Adam şapkasına rastladı sokakta

Kimbilir kimin şapkası

Adam ne yapıp yapıp hatırladı

Bir kadın hatırladı, sonuna kadar beyaz

Bir kadın açtı pencereyi sonuna kadar

Bir kadın kimbilir kimin karısı

Adam ne yapıp yapıp hatırladı.


Yıldızlar kıyamet gibiydi kaldırımlarda

Çünkü biraz evvel yağmur yağmıştı

Adam bulut gibiydi, hatırladı

Adamın ayaklarının altında

Yıldızların yıldız olduğu vardı

Adam yıldızlara basa basa yürüdü

Çünkü biraz önce yağmur yağmıştı



Cemal Süreya


neredeyse 10 gündür yağmur yağıyor Bursa'da. bilen bilir sevmem böyle havaları. yağmura değil de gri bulutların bencilce gökyüzünü kaplayıp güneşe aman vermemesine sinir olurum. normal şartlarda bu 10 günün sonunda kendimi berbat hissederdim, ama dertlenmek ve öf bıktım şu kara bulutlardan demek yerine yıldızlara basa basa yürüdüğümü ve gök kapılarının benim için açıldığını hayal ediyorum. ama yine de yıldızlar ayağıma batmaya başlamadan artık biraz güneş çıksın demeden de edemiyorum.

14 Ekim 2011 Cuma

üç kardeş

yaaa ben de şeker anne olmak istiyorum.

13 Ekim 2011 Perşembe

dehşet

içimde bir huzursuzluk hali, yüreğimde bir sıkıntı. kontrolün bende olmamasının yarattığı tedirginlik. peşinden gelen panik hali. dün akşamdan beri hissettiklerimi anlatmaya yetecek uygun kelimeyi bulamıyorum. düşüncelerimin yarattığı fiziksel ve duygusal hali tanımlamaya bildiğim kelimeler yetmiyor. dün akşam veli toplantısına gittik, etüt meselesiyle ilgili. etütü aslı isteyen öğretmenimiz ve 22 veli.istemeyen 8 aileydik. detayları ve konuşulanlar değil bende yarattığı duyguydu önemli olan.

“dehşet”

evet dehşete düştüm ve çocuğumun içine düştüğü kaynar kazanı görüp adeta ağıt yakasım geldi.
bir veli artık oyun yaşlarının geçtiğini ve disipline girmeleri gerektiğini söyledi.
bazı veliler halk oyunları gibi etkinliklerin yapıldığı serbest etkinlik saatlerinde de ders yapılmasını teklif etti.

bir veli akşam 8’e kadar ders yapan bir özel okulu örnek gösterdi.

henüz okula yeni başlamış çocukların sbs’de ilk 3000’e girmesi için neler yapılması gerektiği konuşuldu.

ben zaten akşamları saat 9’dan 12’ye kadar ödevleri zor bitirdiğini hafta sonu ailesiyle vakit geçirmesi gerektiğini söylediğimde öğretmenin kurduğu cümleler beni tekrar dehşete düşürdü.

bir ay olmasına rağmen hala oğlumun adını doğru öğrenemeyen öğretmeninin tespiti,

....’ın eline kalemi vermiş bırakmışsınız, kalemi yanlış tuttuğu için de hep geri kalıyor, o yüzden yarım kalan yazılarını da eve getirdiği için çok ödevi oluyor. evde de yetiştirememesi normal.
ve öğretmen bunu diğer tüm velilerin içinde söylüyor.

verilmiş 32 sayfa ödevi yetiştiremeyen de benim minik oğlum oluyor.

peki diyorum bu sorunu nasıl çözeriz. doğru kalem tutmayı nasıl öğretiriz.

cevap yok.

ben evde her kalem tutuşunu düzeltmeye çalıştığımda kalemi fırlatıp ağlamaya başlıyor.
bugün bir tahta siparişi verdim internetten zeynep’in önerisini denemek için.kalemi doğru tutturup karala oğlum diyeceğim.

eskiden akşamları kitap okurduk, şimdi yazı ödevi yapmaktan kitap okumaya zaman kalmıyor.

eğitim sisteminin kırık çarkları arasında ezilmekten oğlumu nasıl koruyacağım ben.

dinleyin ağıdımı

11 Ekim 2011 Salı

şantiye çocuğu*

cumartesi günleri okulda etüt yapacaklarmış.30 kişilik sınıfta 25 anne çocuğundan öyle bıkmış ki cumartesi günü 1.sınıf çocuğunu etüte gönderecek. ben göndermeyeceğim. ne bu ya, benim çocuğum yarış atı değil. bir de öğretmen hanım yeni konu işleyecekmiş.ba ba ba ba...

sessiz duruyorum diye çok zorluyorlar şanslarını. gönderen göndersin kardeşim karışmam.ama sınıftan bir kişi bile eksikse yeni konu işleyemez,kıyametleri koparırım vallahi.

ey anneler, bu ne hırs. bu çocukların evde dinlenmeye, tembellik yapmaya, oyun oynamaya da ihtiyaçları var.

dün akşam 11 sayfa yazı ödevi bir de okuma vermiş öğretmen. ben çalışan bir anneyim, bu kadar ödevi akşam 7'de eve gelen bir çocuk nasıl yapsın.

ben 3.sınıfa kadar etüde metüde göndermem. yeni konu işlenmesine de izin vermem. istiyorsa öğretmen hanım tekrar yapsın.

yarın akşam iş çıkışı toplantıya gidiyorum. iyi oldu yarın olduğu, bu öfkeyle gitsem kırıcı olabilirim. yarına kadar sakinlerim bari.

*şantiye çocuğu pino'nun lafı.ben de katılıyorum ona, proje çocuğu değil, mutlu çocuk istiyorum.

5 Ekim 2011 Çarşamba

yardım lazım anneler



bir derdim var a dostlar. bir oğlum var ak yürekli, pembe yanaklı, parlak dimağlı. aynı zamanda da bir tv ve bilgisayarkolik. cartoon network senden nefret ediyorum, ne yapıyorsun da çocukları bağımlı hale getiriyorsun.


ama sanki durumun kötülüğünün bir tek ben farkındayım evde. eşim ben televizyonu kapatmaya çalıştıkça televizyonu açıyor. sert, disiplinli, kuralcı anne olmakla suçluyor beni. dün akşam yine ders yapmak yüzünden eşimle bağrıştık. biz bağrışana kadar dersin başına oturmayan bıdık biz tartışırken iki sayfa ödevini yaptı sessizce. eşime göre hem tv izleyip hem de ödevini yapabilir küçük bey. televizyon izlerken ağzındaki lokmayı çiğnemeyi unutan çocuk, tv açıkken dersini nasıl yapsın? ya da 15 dk ders yap 15 dk bilgisayar oyna taktiğini kullanıyor. tabi bilgisayar açık olduğu için bizim bıdığın aklı sürekli bilgisayarda. ödevini baştan savma yapıp bilgisayarın başına geçiyor. aslında eşimde en sinir olduğum şey ben bir şey söylediğimde asla benim yanımda olmaması, hep oğluşun tarafında. tamam ben hatalı olabilirim, ama hatalı bile olsam bizim onunla aynı tarafta olmamız gerekiyor. oysa o hep oğluşun tarafında.bu da hiçbir sorunu çözmüyor tabi ki.ben kötü bir anneymişim öyle diyor çocuğun yanında bana. kendisi super baba sanki.


bir çözüm yoluna ihtiyacım var a dostlar, oğluşumu bir bağımlı olmaktan kurtarmak için. babasıyla asla görüş birliği içinde olmadığımızı da göz önünde bulundararak bir çözüm üretmem lazım. şu an aklım bana yetmiyor. lütfen yardım edin.

1 Ekim 2011 Cumartesi

küçük eller iş başında

her akşam ödev yapıyoruz.en az dört saat. yo hayır öğretmeni çok ödev vermiyor, hepi topu iki sayfa yapacağı ödev, ama iki çizip yarım saat tv izliyor, sonra gelip iki daha çiziyor yarım saat daha oyun oynuyor. neyse ki bu hafta biligisayar oynama konusunu hiç açmadı. zaten eve 7 gibi geliyor yemekti falan derken saat sekiz oluyor. sonra da açıyor klavuz çizgili defterini ikisi uzun bir süre karşılıklı bakışıyorlar. işte küçük eller iş başında




kalemi dimdik tutuyor.geçen yıl da böyle yazıyordu.bir türlü düzeltemedik, böyle daha rahat yazıyormuş, ama bence bileği bu şekilde daha çabuk yoruluyor. çözüm önerisi olan öğretmen arkadaşlar var mı?


geçen gün anne biz neden el yazısı öğreniyoruz, hiç bir yerde öyle yazı yazmıyor ki dedi. ne diyeceğimi bilemedim.çünkü oğluma katılıyorum. ne saçma harfleri el yazısıyla öğrenmeleri. ellerini çok yoruyor. yazmaktan biraz sıkılıyor, ama okumayla arası iyi.tabi okulda.evde hala ben okuma biliyorum ki diyor ve öğretmenin verdiği kitapları benim okumamı istiyor. öğretmenleri okuma bilenler arasında okuma yarışması yaptırıyormuş ikinci olmuş. cadı kızın biri birinci olmuş. :))

bugünlerde parmak emme seviyesi çok arttı. hatta öyle ki ön üst dişleri öne doğru gelmiş. biraz az em anneciğim diyorum. okula yeni başladım ya çok stresliyim diyor. okula alışıncaya kadar süre verip eğer azaltmazsa profesyonel yardım almayı düşünüyorum. aslında bırakmıştı parmak emmeyi. izmir'e gönderdikten sonra tekrar başladı.


birazdan satranç kursuna gideceğiz. okula dair küçük notlar almak istedim unutmadan.


işte elelelele'ler. bu hafta sonu ödevleri ise ali top al. ela ali elele... :))