14 Nisan 2013 Pazar

kalem

hangi normal insan rüyasında kendini kalemler arasında kendinden geçmiş görür. rüyamda tek başıma bir kırtasiyedeyim. aldıklarımı koyacak bir sepet ya da poşet olmadığı için aldıklarımı elimde taşıyorum, bir süre sonra aldıklarım avucuma sığmıyor ve sürekli düşürüp duruyorum. rengarenk çok güzel kalemler, değişik silgiler arasında mutluydum, ama bir taraftan da elimden düşen kalemleri sürekli toplama telaşında. sonunda bir poşet buldum ve elimdekileri içine koydum da rahata erdim.

12 Nisan 2013 Cuma

rüya

üç gün önce rüyamda kocaman bir sütlü simit yiyordum. bir sonraki gün de habersiz bir misafirim gelmiş annem ev yaş pastalarından yapıyor ben de yanına kısır da yapalım tamam olur diyordum. dün ise bir kapının önünden geçerken içeri giren 20'li yaşlarda genç kızları görüp ben de arkalarından girdim. meğer orası bir yoga salonuymuş. yoga salonu ama ev. yoga yapılacak alan boş değil ortada kocaman bir masa var. hareketleri tam olarak yapabilmemiz için ara sıra masayı yerinden oynatmamız gerekiyor. hareketler bittiğinde boyun ağrımın geçtiğini farkediyorum. sonrasında katıldığım seansın parasını ödemek için hareketleri gösteren kadının yanına gittiğimde parayı alıyor ve bana üç tane uçan güvercinden oluşan altın rengi bir kolye veriyor. artık sen de buranın bir üyesisin, derslerimize katılan herkese bu kolyeyi hediye ediyoruz diyor. ağrım sızım kalmadan, garip bir huzurla mavi boyalı evin çiçekli kapısından dışarı çıkıyorum. sabah uyandığımda hiç ağrım sızım yoktu. sonra duşa girdim, hazırlandım ve işe geldim. duştan sonra boynumdan başıma doğru bir ağrı saplandı ve şiddeti giderek arttı. artık ilaç içmek istemediğim için geçer diye bekledim, geçmeyince aklımageldi. bir arkadaşın çin'den gelen viks benzeri bir kremi var, ağrılara iyi geliyor. hemen onun yanına gittim ve boynuma, şakaklarıma kokulu kremden sürdüm, ağrım biraz azaldı, iyi geldi. tümgün kokulu kokulu gezerim artık. kendime bursa'da bir yoga kursumu bulsam?ihsaniye taraflarında bildiğiniz bir yer var mı?

11 Nisan 2013 Perşembe

bahar temizliği

masamı topladım bugün ilk iş. dağınıklığı topladım, ama eşya kalabalığını ne kadar da toplasam yine de çok eşyam var. aynı şey evde de geçerli. benim değil de eşimin bir sürü kıyafeti var. yenisini almaktan vazgeçmeyen, ama eskilerini de vermeyen biri olduğundan artık kıyafetleri benim dolabıma taşıyor. salonda her yerde fotoğraflar, biblolar, kitaplıklar ağzına kadar dolu, hatta öyle ki yeni kitaplar için yer yok salondaki yemek masasının üzerinde duruyorlar. makyaj masamın üzerinde belki de yılda bir kez sürdüğüm ojeler, alıp bir kaç kez kullanıp sonrasında üşendiğim kremler. bu kadar darlığın nedeni bu kadar varlık. ne yapmalı bilmiyorum ki bir yerlere götürüp vermek için de düzenli bir şekilde toparlayıp vermek gerekiyor. oğlumun artık oynamadığı oyuncaklarını vereyim diyorum. kolilerin içinde sağlamı, kırığı hepsi bir arada ve benim onları ayıklayacak zamanım yok. kendi giymediklerimi veriyorum onda sorun yok. evde ve işte biraz boşalana ihtiyacım var. bunun için de gözümü kapatıp vermem gerek. verilecekleri ayrımak ve tasniflemek için de zaman gerek. bir yerden başlamalıyım. öncelikle koli bulmalı.bahar temizliği yapma zamanı geldi de geçiyor. evdeki kalabalıklardan başlayalım da ruhumuzdaki kalabalıklara sıra gelsin. ruhta temizlik yapmak daha zor. insan kırgınlıklarına, üzüntülerine, ruhunu yoran enerji vampirlerine o kadar alışıyor ki bir süre sonra sırf yoksunluk duymamak için onları hayatından çıkaramıyor.

10 Nisan 2013 Çarşamba

masa da masaymış ha!

an itibarıyla masamın üzerindekiler:

- bir bardak çay
- su şişesi ve su bardağı
- harici bellek,
- sağımda, solumda, önümde arkamda, dosyalar içinde dışında çok sayıda kağıt,
- vitamin,
- makyaj çantam,
- iş not defterim,
- özel not defterim,
- oğlumun fotosu,
- içi kalem dolu dört adet kalemlik,
- üç farklı cetvel,
- hesap makinesi,
- kolonya,
- delgeç, zımba,
- kargo poşeti,
- el kremim,
- işle ilgili bir takım kitaplar,
- takvim,
- masa takvimi

biri gelip beni toplasın lütfen. hayır bir şey değil masamın üzeri o kadar dolu ki akşamları temizlikte kimse masamı silmiyor. evet evet ben dağınık bir çalışanım. ha aradığın bir şey varsa hemen bulup çıkarayım. masamda bana ait özel eşyalar olmasını seviyorum. ne de olsa günümüzün büyük kısmı evde değil işyerinde geçiyor. kendi alanımız olan masamızı kişiselleştirmek en doğal hakkımız. bazı işyerlerinde masana fotoğraf bile koymana izin yokmuş, gerçi ben de sıkı kuralları olan bir yerde çalışıyorum, ama en azından bu kadarına özgürüm. bir de iş yerinde standart olan siyah mouse yerine çiçekli, kalpli pembe bir mouse kullanıyorum. bu bile yetiyor. bir de ara sıra kotla falan işe gelmemiz mümkün olsa süper olacak o zaman.

2 Nisan 2013 Salı

derdi kendinden büyük

Dün akşam oğlum hem anlattı hem ağladı, iki saat boyunca sohbet ettik. Kendince derdi boyundan büyük, ona hep haksızlık yapılıyor. Onu uyuttuktan sonra ben de ne kadar dolmuşsam oturdum ben de ağladım. Kendimde sevmediğim ne kadar huyum varsa, yani duygusal anlamdaki zayıflıklarımdan söz ediyorum, hepsini onda da görmek beni çok üzdü. Bugün de çok üzgün başladım güne, önce aklımdan hemen bir sürü çözüm ürettim, öğretmeniyle konuşayım dedim, yok o anlamaz en iyisi bir pedagogla görüşeyim dedim, bir sürü şey düşündüm. Sonra böyle öfke ve panik anında ani tepki vermektense bir iki gün üzerinde hiç düşünmeyip bir kenara koyup sonra değerlendirme yöntemini denemeye karar verdim. Keşke çocuklarımıza sadece iyi yönlerimizi aktarabilsek. Sadece kendime değil, oğluma da zarar vermişim. Sabahtan beri kendimi işe verdim düşünmemek için, ama işten de sıkıldım. Üstünü örttüğün sorunları çözmek için uğraşmazsan hep huzursuz olacaksın demişti bir dostum. Onları çözmek için huzursuz olmayı göze almalıyım. İşte o yüzden çok huzursuzum bu günlerde.