27 Mart 2013 Çarşamba

ne çektin sen be!

Bursa’da yağmurlu ve bulutlu bir gün. Aslında güneş uyandırdı bugün beni. Yani saat yedide odaya dolan güneş ışığıyla uyandım. Duşa girdiğimdeyse yağmur yağmaya başladı. Sabah gördüğüm güneş bir düş müydü bilemedim. Bugün kocamaaan bir dolunay olacak, ama bulutlar nedeniyle biz onu göremeyeceğiz. Günün bu saatinde bile ışıklar yanıyor, hava o kadar karanlık. Bahara geçiş sürecinden galiba sürekli olarak midem yanıyor. Yemek yemesem yanıyor, yesem yanıyor. Ağzımın hiç tadı yok, keyifle yemiyorum hiçbir şeyi. Tüm astrologlar bugünkü dolunayın olumsuz etkisinin olacağını ve sükûnetimizi korumamız gerektiğini söylüyor ya ben işte yatsam hemen uyuyacak durumdayım bugün, böylece sükûnetimi de korumuş olurum.  Öğleden sonra da firma randevum var. Hani insan kendi güvenli mekanındayken biraz daha rahat oluyor da firma ziyaretinde biraz daha enerjik, pozitif bir tutum sergilemek, karşı tarafı alttan alıp, yumuşatmak, uygun bir dille sorular sorup yanıt almaya çalışmak gerekiyor. Bugün bunun için hiç enerjim yok sanki. Evet evet ben kesinlikle güneş enerjisiyle çalışıyorum. Bir söylenesim vardı, kendi kendime “ne çektin sen be kara kitap!” diyesim vardı. Sana söyleneyim acık dedim. Bugün dünya tiyatrolar günü ve ben yıllardır hiç tiyatro izlemedim. Belki de onun iç mutsuzluğu, belki de başka şeylerin bilmiyorum, suçu havaya atıyorum. Hava da çok kötü be, iç sıkıntısı, yürek daraltısı veriyor. Nefesim nefes borumda düğümlenip ciğerlerine ulaşmıyor. Bu da böyle bir gün işte, geçecek biliyorum, belki öğlene doğru geçer. Ben bir kahve içeyim, biraz ayılırım. Evet evet kesin ondan, kahve içsem geçecek iç sıkıntım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder