25 Ocak 2013 Cuma

dostluk mimi


Bunları biliyor muydunuz? 
Hassas kişilerin aslında en güçlü olduğunu, her şeyin üstesinden tek başlarına gelebildiklerini? 
Başkalarına nezaket gösterenlerin, kaba davranışlara en fazla maruz kaldığını? 
Sürekli başkalarıyla ilgilenenlerin aslında ilgiye en çok ihtiyaç duyanlar olduklarını?
Söylemesi en zor üç sözün “Seni seviyorum!” “Özür dilerim!” ve “Bana yardım et!” olduğunu? 
Biliyor muydunuz? 
Birinin mutlu görünmesi onun her daim mutlu olduğu anlamına gelmez; yüzündeki o gülümsemenin ardına bakarsanız, belki aslında ne kadar acı çektiğini ve gülümsemenin acısının üzerine beceriksizce örtmeye çalıştığı bir perde olduğunu görebilirsiniz.
Şu anda sorunu olan bütün dostlarımız için bir iyi niyet hareketi başlatalım. 
Blogumuza bu yazıyı kopyalayıp yapıştıralım. Belki bir aile sorunları, sağlık sıkıntıları, iş dertleri, o ya da herhangi bir konuda endişesi olanlara ve sadece birinin umursadığını bilme ihtiyacında olanlardan bir tanesi, birimizin blogunda rastlar ve bir anlık da olsa dünyada başkalarını düşünen insanlar da olduğunu fark eder. 
Bunu hepimiz için yapalım, çünkü kimse sorunlardan bağımsız değildir. Umarım bu yazıyı bütün blog dostlarımın duvarında görürüm. Bazılarınınkinde  göreceğimi biliyorum! Ben bir dostum için yaptım ve isterseniz siz de yapabilirsiniz. Çok basit, başka mimlerde olduğu gibi uzun uzun bir şeyler yazmanıza bile gerek yok, kopyalayıp yapıştıracaksınız. O kadar.  :)

24 Ocak 2013 Perşembe

gidenlerin ardından

Akarsuya Bırakılan Mektup


Gitme, sonbahar oluyorum, sonrası hiç
Ağaçlar bükmesinler n'olursun boyunlarını
Neden akşam oluyorum tren kalkınca
Kırlangıçlar birdenbire çekip gidince
Mendiller sallanınca neden tıkanıyorum
Öyle çok acımasız ki, öyle birdenbire ki
Az önceki çiçekler nasıl da diken diken
Gitme, sonbahar oluyorum, sonrası hiç.

O sularda çimdik, bitti; köprüleri geçtik, bitti
O elmanın tadı orda, o kuş çoktan öttü, bitti
Artık çocuk değiliz, susarak da bir şeyler diyebiliriz
Günler devlet alacağı, yıllar bir kadehçik buzlu rakı
Oyunlar oyuncaksı, oyuncaklar eski şarkı
Kavaklara oklu yürek çizip duran o çakı
Nerde şimdi, nerde şimdi, nerde o kan sarhoşluğu
Gitme, sonbahar oluyorum, sonrası hiç.

Hasan Hüseyin Korkmazgil

o gün doğan çocuklar bugün 20 yaşında, ben o gün 14 yaşındaydım. haberlerde karlı ankara sokağında paramparça olmuş bir araba vardı. ne kadar farkındaydım bilmem, ama ağlamıştım. ülkem için değil belki de çocukları için. bir babanın kaybı için. babasız büyüyecekleri için.

21 Ocak 2013 Pazartesi

dalgalıyım

dalgalı kur şeklinde geçiyor hayat sabah kalkıyorum enerji doluyum, kalbim sebepsiz mutlu, öğlene doğru ne oluyorsa sanki bütün enerjim çekiliyor, akşam eve boyun ve baş ağrısıyla dönüyorum. planlar yapıyorum yaptığım planların önüne hep engeller çıkıyor. bugün diyorum her şey yolunda gidiyor ne güzel,bir iki saat sonra  hop gün tepetaklak dönüyor. bir terslik var bugünlerde ama anlayamadım gitti. havadaki lodos, yüksek basınç alçak basınç değiştirip bünyemizi de hallaç pamuğu gibi atıyor sanırım. cumartesi günü sabah güneşle uyandık güne öğlene doğru bulutlanmaya başladı hava saat 3 sularında sanki gökle yer yağmur taneleriyle birleşti, rüzgarla birlikte yağan yoğun bir yağmur, sonra yağmur sakinledi ince ince yağmaya başladı saat 5.30 sularında gökyüzünde bulutlar yerini batmakta olan güneşe bırakmış, gök mordan, turuncuya rengarenk giysiler giymişti.   aynı benim ruh halim işte. ben de bazen şimşekler çaktırıp, gürleyip yağıyorum, ondan sonra bir bakıyorum ki savrulan benim. birden bulutlar dağılıp güneş çıkıyor gönlümde, sonra aniden tekrar yağmur bulutları, ince ince içime yağarsa yağmur sorun yok, ama içime yağmaktan bıkıp fırtınaya dönerse fırtına beni içine alıyor. ince ince, siğerek yağmalı, yağmalıyım. yapacak çok şey var. verilecek kararlar, yürünecek yollar, okunacak kitaplar, sevilecek bir ben var.
ne çok kişi öldü son günlerde, mehmet ali birand, toktamış ateş, ahmet mete ışıkara... diyorum ben havada bir şey var.

10 Ocak 2013 Perşembe

planlar, planlar

kafamın içi bomboş oluyor bazen. bildiğin koca bir boşluk. sahi boşluk ne renk olur. düşününce insanın aklına ilk olarak siyah geliyor, ama benim boşluk böyle beyazlı açık mavili bir renk. huzur ve uyku verici. evet çok uykum var bugün. boş kafamdan mı, işimin olmamasından mı, konuşacak kimse olmamasından mı yoksa içtiğim kas gevşeticilerden mi bilmiyorum. yaklaşık 1 haftadır koluma vuran boyun ağrısı şikayetim var. bugün biraz daha iyiyim, ama bugün de kafam boş, bomboş. hani daha önce hiç çekmedim ama filmlerde gördüğümüz kokain çekmiş kafası gibi dumanlı kafam. sanırım ağrı kesici ve kas gevşeti ikilisine tüm gün sırtımı verip keyfini çıkardığım kış güneşi de eklenince kafam böyle güzel oldu. işimden çok sıkıldım bu aralar. üretken olmamak beni boğuyor. bir işe yaradığını hissetmek istiyor insan. şu sıkıntılı geçici iş dönemi bitsin artık da daimi yerim her neresiyse oraya gidip ben de işimi bileyim.

2013 yılı değişik bir yıl olsun diyorum. hep planlayıp planlayıp yapmayan benin bir kaç planı var ve uygulamaya geçmeye yavaş yavaş başladım. işte planlar:

- sadeleş, bunun için alışveriş yapmayı bırak ve evdeki fazlalıkları ver. verme işi için annemin şubat tatilinde gelmesini bekleyeceğim. vereceklerimi ona veririm o da kime istiyorsa verir. insanın 20 tane ruju, 20 tane ojesi olur mu ya, olursa da niye olur ve neden hala almaya devam eder. bir kırmızı, bir beyaz bir de siyah oje yeter diye düşünüyorum.
- kazancının %10'unu biriktir. çok zor değil, kazancımın %10'u cüzi bir tutar zaten.
- tüketme artık, herşeye sahip olmak zorunda değilsin. en büyük tüketim kalemim kitaplar. kitap almıyorum artık. evde okunmayı bekleyen dünya kadar kitap var bu nasıl bir tüketim pompalamasıysa kitaplarda bile içimize işlemiş.
- kendini ve bedenini sev, gerçekten sev. kimse sarılmasa da sen her gün sarıl kendine.
- ingilizce çalışmaya başla,
- yükselme sınavına çalışmaya başla.

işte 2013 yılı planlarım bu kadar. uygulamaya başladım bu kez, ufak ufak ama olsun önemli olan devamlılık. hayatımda olmayan temel şey, istikrar ve devamlılık. kafamdaki boşluk hissi yazmaya başlayınca birden dağıldı ve dumanlı zihnim kendine geldi. yazının sihirli bir gücü var. evet pukö (planla-uygula-kontrol et-önlem al) döngüsü aklımdan hiç çıkmasın. planları yaptık, şimdi uygulama zamanı,uygulama devam ederken kontrolü elden bırakmamalı.

3 Ocak 2013 Perşembe

incir

yanımda annem ve oğlum var. sokak aralarında yürürken okul bahçesi gibi bir yere geliyoruz, bahçede erkek çocukları top oynuyor, çocuk konuşmaları, gülüşmeleri içinde yürürken annem birden ortadan kayboluyor. onu ararken bir de bakıyorum bir incir ağacının en tepesinde. değişik bir incir ağacı. incir ağacı gibi yatay geniş değil, sanki bir kavak ağacı gibi ince uzun. üzerinde yaprağından çok incir var. kocaman, sapsarı incirler. en tepesinden en alt dalına kadar incir dolu. biz de incir yemeye başlıyoruz. çok çok tatlı değil, tam bol bol yemelik incirler. sonra az önce oynarken gördüğümüz çocuklar da geliyor ve annem onlara da incir vermeye başlıyor. çocuklardan biri de ağaca çıkmak istiyor, ama ağaç o kadar ince ki o da çıkmaya çalışınca öne doğru eğiliyor ve çocuk çıkmaktan vazgeçiyor. bizler alt dallardaki incirleri yiyoruz ve incir ağacındaki tüm incirler bitiyor. tüm çocuklar ve ben keyif içinde, zevkle yiyoruz incirleri. rüyamda incire doyuyorum. dün gece sıkıntılı yatmıştım, ağlayarak uyudum. çocuk gülüşleri, ağacın tepesindeki annem, tombul, tertemiz, leziz incirler biraz keyfimi yerine getirdi.

eksik

HEP BİR YARIM KALMIŞLIK, HEP TAMAMLANMA İSTEĞİ HEP EKSİKLİK.

1 Ocak 2013 Salı

noel baba size ne getirdi?

ben de uslu durmadım ki, he he... 2013'te daha yaramaz olmayı diliyorum. yıllarca uslu durdum da ne oldu yine bir b.o.k olmadı.